"senai demirci" ile Etiketlenen Konular

TİMSAHLA filin dillere destan evliliğini duymuşsunuzdur belki. İki sevgili evlendikten sonra, birbirlerine kendileri için “en değerli” olanı verme yarışına girerler. Timsah gölden en güzel balıkları çıkarıp sevgilisi file ikram eder. Fil de pek sevdiği yeşil yapraklarının en tazelerinden çırpıp sevgilisinin önüne atar. Fakat sonuç hüsrandır. Otçul olan...
.................................................... Biliyorum, hiç beklemiyordun bu daveti. Ansızın geliverdi değil mi? Ansızın vurdu şakağına; saçaktan düşen buzdan kılıçlar gibi. Şaşırdın. Huzurunun göbeğine irice bir taş savruldu; halka halka titremede gönlünün düştüğü göl şimdi. Neşesi kaçtı vaktin; sevinçlerini pervane ettiğin mumlar titredi, bitti. Akrep ve yelkovanın ayakları dolandı; beklediğin “az sonra”lar havada asılı...
Kader deyince, sizin aklınıza da, yaşayışımızla ilgisini kaybetmiş, gecemizi gündüzümüzü ciddiye almayan, ne çektiğimizi unutmuş, ilgisiz ve duyarsız, değiştirilemez ve dokunulmaz kalın ve koyu yazılar geliyor mu? Böylesine uzak ve ilgisiz bir kader, haliyle "kötü" oluyor, "zalım felek" diye anılabiliyor. Üzerimize bir kâbus fotoğrafı gibi iliştiriyoruz kaderi. Bizi biçimden biçime...
Büyük bir kitab, kadri büyük bir meleğin diliyle kadri büyük bir elçinin eliyle kadri büyük bir ümmete indirildi bu gece.. I. bu gece kadrinin bilindiği gece.. bu gece kadrini bilmen gereken gece.. bu gece kendinden fazlası olduğun gece.. bu gece varlığının göklere taştığı gece... bu gece.... Erişilmeyen raflardan sofrana indirilenin...
“Sen kendine kendin gibi bir taze bahar seç,,” Hani o eski, o bilge öğretmenler vardır ya… Kucağında bir kitapla gelir her defasında. Eski ama hep yeni bir heyecanla bakılmış bir kitap. Neresinden baksan, okunmuşluğu kapağına sinmiş ten izinden, sayfa kenarlarına kıvrılmış çileli bakışlardan belli o eskimiş kitaplardan bir kitapla… Bir yüzüne...
Gözlerimi açtım. Yapışkan göz kapaklarının ardında uyuşuk bir bedenin içinde buldum kendimi. Gün doğmuştu. Sabahın tazeliği kaybolmuştu. Seher vaktinin çiğleri kurumuştu. Fecrin cıvıltıları susmuş, şehir homurtuları başlamıştı. Güneş benden önce uyanmıştı. Nasıl da imrenirim böylesi vakitlerde, güneşin henüz doğmadığı yerlerde olanlara. Şimdiki pişmanlığımı alıp yanıma, Atlas Okyanusu’nun ucunda bir...
Bir iğne oruç.. Beni bana dikiyor, yeniden doku(nu)yorum insan olan yanımı. Dudağımı dudağıma teğelliyor; yalan ve boş sözü değdirmiyor nefesime. Bencilliğimin yakalarından tutup cömertliğin düğmelerine ilikliyor beni; yeniden b/akıtıyor hiçliğime, hiçlikten geldiğim gerçeğine... Bir mühür oruç. Mekanın üzerine kutlu bir vaktin hükmünü basıyor, her köşeyi kutsuyor, her şehri Kâbe’nin...
Hoş geldin ey suskun sevgilim; Tut sözünü; sus. Mühürle dudağımı, sesimi tut, lâl eyle çığlıklarımı. Nahoş avazların uçurumlarından çek dilimi. Yalanların kuyularından çekip çıkar nefeslerimi. Göklü söz ağaçlarının bengisuyuna kat hecelerimi. Hoş geldin ey yüzü gamzelim; B/akışının menzilinde tut gözlerimi. Tir-i müjgan dokunuşlarınla delik deşik et kibrimi. Gör(e)meyip de seni, göster(e)meyip de yanımda...
Ömrünü geriye doğru yaşasaydın… SENAİ DEMİRCİ En başında, musalla taşında buluyorsun kendini. Gözyaşları arasında açmak üzeresin dünyaya gözlerini. Ağlayan sen değilsin. Bu defa, sevenlerin ağlıyor, sen gülüyorsun. Tersinden doğuyorsun dünyaya. “Doğum günü”nde, sevenlerinin hüzünlerine tanık oluyorsun. Cenazendekilerin gözlerinde okuyorsun ne kadar gözde olduğunu. Hıçkırıklarla ölçüyorsun eşinin ve çocuklarının...
Sayfa başına git