"yavuz bahadıroğlu" ile Etiketlenen Konular
Çok sevdiğim bir hikayedir ,sizlerle de paylaşmak istedim. Nasip..nasip..nasip..
Bizim köyde “Tıkandı Baba” lâkabıyla tanınan bir Fehmi Amca’mız vardı. Bilge bir kişiydi. Eniştemin öz amcası olduğu için, onu yakından tanıdım, ama neden “Tıkandı Baba” dendiğini çözemedim.
Meğer pek çok işe girip çıkmasına, pek çok iş kurmasına, balıkçılıktan defineciliğe kadar her türlü işi...
........................................................................................
“Iyd-i Adha”, yani Kurban Bayramı
Eskiden bu topraklarda bayramlar yerleşik kurallara bağlanmış törenlerle kutlanırdı...
Üç gün süren Ramazan Bayramı’na “Iyd-i Said-i Fıtr”, dört gün süren Kurban Bayramı’na ise “Iyd-i Adha” denirdi.
Bayramdan önce subaylara ve memurlara birer maaş ikramiye verilirdi (Maliye Bakanımız da duymuş mu dersiniz?).
Devlet hazinesinin zor durumda olduğu dönemlerde bazen bu...
Yavuz Bahadıroğlu nun güzel yazısı ile hayırlı cumalar diliyorum hepinize...
Huzuru ve mutluluğu çoğumuz Kaf Dağı’nın (masallardaki dağın adı) ardında ararız...
Gözümüzü ve gönlümüzü çok uzaklara diktiğimiz için de mutluluğu çoğunlukla ıskalarız.
En büyük hatamız ise, mutluluğu büyük işlerde, önemli şeylerde aramamız...
Onu lüks otomobillerde, görkemli villalarda, pahalı başarılarda aramak yerine, gözden kaçırdığınız küçücük...
Yavuz Bahadıroğlu nun güzel yazılarından birtanesini paylaşmak istiyorum sizlerle..
Aile kurumunun sağlıklı işlemesinde “denge” sözcüğü en sihirli sözcüktür sanırım.
Kadın ve erkek arasında kurulacak denge, aileyi dengeli tutacaktır.
Allah isteseydi sadece erkekleri yaratabilirdi...
Ya da sadece kadınları...
Hz. İsa gibi, hepimiz tek kişiden dünyaya gelebilirdik...
Ama öyle yapmadı: Bir erkek ve bir kadın yarattı önce...
Erkeğe “Âdem”...
Yavuz Bahadıroğlu nun bu güzel yazısını sizlerle paylaşmak istedim.Umarım faydalı olur.
Osmanlıların aile hayatını inceleyen bir yabancı müellif şöyle bir hüküm veriyor:
“Osmanlılar, çocuklarını öğüt vererek değil, örnek olarak yetiştiriyorlar.”
İşin “püf noktası” galiba burası: Çocuklarımıza hâlâ bol bol öğüt veriyoruz, ama örnek olamıyoruz. Yani “arıza” çocuklardan çok ana-babalarda: Bizde!
Çocuklarımız “eylem”den beslenmeyen “söylem”lerimizi...
Hayattan keyif alabilmek için, hayatı beyin imbiğinden geçirip yürekte damıttıktan sonra yaşamak gerekiyor.
Biz ise tüm günleri tek gün gibi yaşamaktan fırsat bulup hayatın nüanslarına giremiyoruz…
Hayatın sırrını yakalamaya çalışmıyoruz…
Evet, her gün bir gün gibi yaşanıyor bizde hayat. Karbon kâğıdı ile çoğaltılmış bir birine benzer günler içinde kendimizi yitirmişiz…
Ne baharın gelişindeki haşmetli...
Yine okullar açılsa, ama her şey tersine işlese...
Mesela Perşembe sabahı çocuklarımız değil de anne babalar okula başlasaydı...
Hayal edin: Ellerinde beslenme çantaları, üzerlerinde önlükleriyle ana-babaların okul yoluna düşmelerini bir hayal edin lütfen...
Okulda öğrendikleriyle hayat arasındaki çelişkiyi böyle bir eğitim sürecinden sonra belki iyice kavrarlar da, çocuklarının eğitim boşluklarını evde tamamlamaya çalışırlar...
Aksi...