Tevessül ve dindeki yeri

Tevessül ve dindeki yeri
20 Eylül 2012 tarihinde eklendi, 3.239 kez okundu.


Abdulkadir el Geylani ye tevessül başlıklı yazıya gelen bir yoruma cevaben yazılmıştır..Katkılarından dolayı eskieserler.com a teşekkürler…

(YALNIZ SENDEN YARDIM DİLER YALNIZ SANA İBADET EDERİZ DÜSTURUNUN  FIKHI İLE İLGİLİDİR.) I

İbadet, lugatte ;  tezellul ile  boyun eğmek  (itaat etmek) tir.
Dini bir kavram olarak ise ;  yaratıcı olarak iman  edilen  varlığa  ona yakın olmak  , saygı ve emrine  uyma kastıyla  boyun eğmek,  emrettiklerini yapmak  yasakladıklarından kaçınmaktır.
Ayette , yalnız sana ibadet ederiz  , denilmiştir.   Yani bu ;  ‘’yalnız sana ilah olarak  inanır  ve senden karşılık bekleyerek  emrine boyun eğer  ve emirlerini yerine getiririrz  ‘’ demektir.
Tevessul ise , her kendisiyle  bir başkasına  yakın olunmaya çalışılma eyleminin  adıdır.   Eylemin adı olduğu gibi  o eylemin içeriğine de tevessül denilmektedir.
Bir şeyle Allaha tevessul  etti , dediğimizde  . bir amel işledi  ve o amelle  birine yakın olmayı  ve (rızasını kazanmayı)  hedefledi demiş oluruz.
Bir Salih  amel işleyip  onunla  , ilahlığını  itikad ettiği  Allaha yakın olmaya  (rızasını kazanmaya çalışan)   o amelle Allaha tevessul etmiş olur.   Mağarada sıkışanların  örneğinde bu durum vardır.
Bir şahısla Allaha tevessul de meşrudur.  Örneği peygamberimizin öğrettiği dua  ve  dua eme şeklidir.
Bu dua etme ve dua etme şeklinin  emri  kuran ile sabittir.
Ey Allahım  Muhammed sas ile sana  tevessul ediyorum  onun senin katındaki  (senin ona olan sevgin değer vermen ve rızanla  )  değeriyle sana tevessül ediyorum. . benim ihtiyacımı gider , demek meşrudur.  Emredilmiştir. .
Ayette  , ‘’sana gelseler  seninle  Allaha  istiğfar etseler    sende onlara istiğfar etsen  Allahı  tevbeleri kabul etmiş ve rahmet etmiş  bulurlardı ‘’ (yani  sana gelip seninle istiğfar ettiklerinde sende onlara istigfar edince Allah onların dualarını  tevbelerini kesin kabul eder  ) buyurulmuştur.
Bu istiğfarda  tevessul vardır.
Bu tevessul ve istiğfar kuranda kesin kabul edilecek  bir  istiğfar ve talep etme metodu olarak  haber verilmiştir.
bunlardan   ,  peygambere gitmek, onun yanında  ve onunla Allaha  niyazda bulunmak  ve peygamberin de  ümmetinin kendisinden  Allaha  aracılık etmelerini istediğinde  onlara aracı olmak ile emredilmiş olduğu     ve Allahın bu şekilde  edilen duayı reddetmeyeceği    anlaşılmaktadır.

Peygamber sas  zaten   Allahı tevhid ve Allaha kullukta rehber kılınmış  emrine ve   yaşayış tarzına imtisal etmek   din kılınmış bir  varlıktır. Ona itaat Allaha itaattır.  Ona isyan Allaha isyandır. Kararına  rıza göstermemek küfürdür.
(yalnız Allaha itaat ederiz , yalnız  fayda verecek  ve zararı verecek olan Allahtır .  itikad ve inancı   detayına  vakıf olunmadan   peygambere itaat Allaha itaattır   ayetine uyarlansa ;  peygambere itaatın   Allaha şirk koşulması   şeklinde    neticelenmesi durumu  söz konusu olacaktır.  Halbuki  peygambere itaat   Allah emrettiği için ve Allahın  emirleri ve nehiylerinde  rehberliğine  muracaat   manasında olunca   Allaha  imanın gereği  ve tevhidin ta kendisidir.
Allahın ilim ve  Salih amel lutfettiği   insanlara itaat ta   Allaha itaat ölçülerinde  ve bu  ana çerçevede kaldığı müddetçe  meşrudur.  Ve  Allaha imanın gereğidir.  Çünkü  Allaha  , resulune ve ulul emre itaat edin  (ilim adamlarına )  buyurulmuştur.   Yalnız Allaha  ibadet eder yalnız ondan yardım dileriz   ayetlerindeki mana  akılda tutulduğunda    peygambere ve alimlere itaattın    Allaha şirk koşmak  olarak  yorumlanamayacağı ne kadar açıksa  bunu  temel ölçüsünün   alimlere itaatın   Allaha itatat  genel ve özel   gerekleri çerçevesinde olması  sebebiyle  taat olarak nitelenmesi  kabul ediliyorsa.
Allahın peygamberine ve  ulemaya  itataın  meşru   çerçevesi içinde yapılan  itaatın   ve  peygambere ve  ilim adamlarına itaat etmekten  ümid edilen  faydanın da  şirk olmayacağı   anlaşılacaktır.

 

Bir iman sahibi  peygambere itata etmekle  Allahtan  rızasını ümid eder.  Bunun iman olduğu açıktır.   Bir iman sahibi  peygamberimiz hatırına beni affet  dediğinde  bunun  örneği peygamberimiz tarafından  emredilip öğretildiğinden bunun da şirk olmayacağı  anlaşılır.
Buraya kadar anlattıklarımın  iman şirk ve   itat ve ibadet kavramlarının   bir müminin zihnindeki   şekilleri olması açısından  anlaşılırlığı ortadadır .

İMAN  TEVHİD ŞİRK VE  TEVESSÜL İLE ALAKALARI  VE  TEVESSÜLE ŞİRK DEMENİN İÇERİĞİNE GÖRE HÜKMÜ II
Ama bütün bunların   şöyle bir başlıkla  ifade edilmesi   bazen kafa karıştırabilmektedir.
Tevessül  , Allahtan bir fayda elde etmeyi umarak  ya da Allahın bir zararı bertaraf etmesini umarak  bir peygamberin ismini anmak  bir velinin adını anmak  ve bu suretle  Allahın   onun duasını kabul edeceğini ummaktır.
Amellerde  emrine itatat  edilen  (mükafat vereceği ümidi veya  cezalandıracağı   korkusu ve duygusuyla  )  yalnızca Allahtır.
Şirk koşmak ; ortak koşmaktır.  Bir varlık hakkında  şirk koşmak demek ;  varlığın da , sıfatlarında ya da bir fiilinde  birisi hakkında  onun benzeri var  , onun yaptığını bir başkası da yapar  ya da yaptığını yaparken   o işi bir başka varlıkla birlikte yaptılar  şeklinde inanmak   ya da buna ihtimal vermektir.

Allahın var  bir ve bütün kemal sıfatlarla  muttasıf  ve bütün noksanlılardan  yüce olduğuna , peygamber gönderip  emredip nehyettiğine  inanmak tevhiddir.
Allah  gibi bir varlık ; onun  bazı ya da bütün özelliklerine  sahip bir varlık  olduğuna ;  Allahın bir başka varlıkla  birlikte ortaklaşa  alemi ayratıp  istediği gibi hükmedebildiğine  inanmak  ;  Allaha ortak koşmak  denilen şeydir.  Yani şirktir.
Yalnız sendne yardım dileriz , yalnız sana ibadet ederiz, dusturları  fayda ve zarar vermeye  gücü yeten  tek varlığın  Allah olduğuna inanmak demektir.  Ve yukarıda anlatıldığı gibi  ibadet edilmeye layık  tek varlık  odur. Bizim de  ibadet ettiğimiz  tek varlık Allahtır.
Allahın fayda  veririken  bazı kullarını  bu faydayı vermede  vasıta kılması  ya da  Allahtan bu fayda  ya da  zararla alakalı  bir şey istenilirken  bazı amellerle Allaha  yakınlaşılma metodu  ya da  bazı şahıslardan  dua istenilerek  ve  Allah katındaki değerleriyle  Allaha niyaz edilerek  Allahtan  kendisine faydalı  olanın  istenilmesi  şirk değildir.
Dua ederken , dini bir emri yerine getiriken  , dünyevi bir olayda  çözüm ararken  inançlarımızın   amellerimizi  işlerken tatbikindeki bu düşünsel  ve içeriksel  detaya  dikkat edilmesi  imandandır. İmanın değerlerinin gereğidir.
Allahın  bir nesneyi canlıyı ya da cansızı  genelde  ,   mümin ya da kafir bir insanı özelde ;  bir peygamber  ya da  Salih bir mümini en özelde bir hayra  vesile  etmesi  , bizlerde  onların Allah gibi ya da Allahtan bağımsız  bir fayda ve zarar verebildikleri inancı oluşturuyorsa   iman dairesi dışına çıktık demektir.   Kendimizi iman edenler arasında  saysak bile gerçekte bu  şirktir.

Allahın bir peygamber ve ya Salih insanı   vesile  ederek bize  onun üzerinden  bir fayda veya zarar vermesini ,  fayda veren yalnızca Allahtır    dusturuna daynarak   reddediyorsak  bu ;  sünnetullaha  ve kuran ve sünnetteki ilgili naslara ve mahiyetlerine  muhalefet  olduğundan  eyetlerin reddini içerirse küfür.   Ayet ve hadisleri anlamamaktan kaynaklanırsa değerlendirme zafiyeti sebebiyle  büyük günah olur.
bir peygamberin   ya da Salih insanın hayattayken   meşru olan manasıyla Allah tarafından  bir fayda   vermede ve ya  zararı def etmede  vesile kılınabileceğini kabul edip  , onlar vefat edince   bu şirk olur  demek    mukabere ve dini değerleri  değerlendirme zafiyetidir.  Bir şey    insan hayattayken şirk olmaz ama o ölünce şirk olur demek   gülünç ötesidir.

 

Bir peygamber ve ya Salih  insanın   Allah katında  değerlerini  Allaha   bir ihtiyacını  talep ederken   anıp   ey Allahım   falancanın katındaki  değeriyle de   senden bu ihtiyacımı bana lutfetmeni  niyaz ederim  demek  kitap ve sünnete uygun bir ameldir.  Ve
yalnız senden yardım dileriz  yalnız sana ibadet ederiz , ayetini   kuran ve sünnetin  itikad değerleri ifade eden  ayet ve hadisleriyle  anlamayan  bir  kardeşimiz .  umarım  Allahı kasdederek   yazdığım bu açılamalardan sonra      bu iki ayette geçen değerler  kavramlar ve mahiyetleri çerçevesinde  meseleyi algılama  durumunda olur.
Elbette  manaların  kalbte yer bulup  kavranılması da, iman gibi Allahın bir lutfudur.  Ve elbette Allah  kulunu bir diğer  kulunun   bir şeyi anlamasına  vesile kılar.

Önder Nar

Etiketler:

Tevessül ve dindeki yeri Konusuna 7 Yorum Yapıldı
  1. şulem diyor ki:

    din öyle bir şeyki bir konuyu zıt görüşlü iki kişide oldukça güzel bir şekilde izah edebilir.ayetleri hadisleri anlamak -inanmak istediği şekilde yorumlayabilir.kuranda şeytan rabbimize ben doğru yolun üzerinde oturacağım demekte.evet bizler canı gönülden duyduklarımıza inanır amel ederiz bunu bize anlatanlarda imanlı insanlardır.peki ya bu durum bizlerin yanlış kavraması ise.allah şirki ahirette tek affetmayeceği günah olarak kabul ediyor.diğer bütün iyi amelleri şirkin yok edeceğini söylüyor.peki bu iyi amel sahipleri kim.ben bu kitapta herşeyi açıkladımki benden başkasınakul olmayasınız demekte rabbimiz.çünkü ondan başkası açıklarsa nefsinden katar aklından katar duymak görmek istediği gibi anlatır.kurandaki ayetler öylesine birbiri ile bağlıki bir ayete bakıp hüküm verilemez peygamber efendimize rabbimiz kitap tamamlanmadan hüküm vermekte acala etme demekte.peki bizim insanımız neden bir ayetin başına sonuna bakıp hüküm vermekte?lütfen imanınız sizin için en kıymetli kimsenin sözü yorumu size yol göstermesinkuran apaçık elimizde oradaki ayetler ve şirkle şefaatle araya başkalarını koyup allahtan istemekle ilgili ayetler çok ürkütücü ve yeterince bilgi verici.bu konularda her zaman karşıt görüş en iyi şekilde dinlenilip öğrenilmeli eğer yanılıyorsak kaybımızın telafisi yok.

    1. rumma diyor ki:

      Yazının bu kısmını tekrar okumanızı öneririm Şulem hanım..Bu itikadi bir konu ,önce şirkin anlamını kavramalıyız..Ayrıca böyle önemli bir konuda kimse nefsinden ,hevasından konuşamaz, belkide nefsinden konuşanlar şirk olmayan bir şeye şirk diyenlerdir..

      Şirk koşmak ; ortak koşmaktır. Bir varlık hakkında şirk koşmak demek ; varlığın da , sıfatlarında ya da bir fiilinde birisi hakkında onun benzeri var , onun yaptığını bir başkası da yapar ya da yaptığını yaparken o işi bir başka varlıkla birlikte yaptılar şeklinde inanmak ya da buna ihtimal vermektir.

      Allahın var bir ve bütün kemal sıfatlarla muttasıf ve bütün noksanlılardan yüce olduğuna , peygamber gönderip emredip nehyettiğine inanmak tevhiddir.
      Allah gibi bir varlık ; onun bazı ya da bütün özelliklerine sahip bir varlık olduğuna ; Allahın bir başka varlıkla birlikte ortaklaşa alemi yaratıp istediği gibi hükmedebildiğine inanmak ; Allaha ortak koşmak denilen şeydir. Yani şirktir.
      Yalnız senden yardım dileriz , yalnız sana ibadet ederiz, dusturları fayda ve zarar vermeye gücü yeten tek varlığın Allah olduğuna inanmak demektir. Ve yukarıda anlatıldığı gibi ibadet edilmeye layık tek varlık odur. Bizim de ibadet ettiğimiz tek varlık Allahtır.
      Allahın fayda veririken bazı kullarını bu faydayı vermede vasıta kılması ya da Allahtan bu fayda ya da zararla alakalı bir şey istenilirken bazı amellerle Allaha yakınlaşılma metodu ya da bazı şahıslardan dua istenilerek ve Allah katındaki değerleriyle Allaha niyaz edilerek Allahtan kendisine faydalı olanın istenilmesi şirk değildir.
      Dua ederken , dini bir emri yerine getiriken , dünyevi bir olayda çözüm ararken inançlarımızın amellerimizi işlerken tatbikindeki bu düşünsel ve içeriksel detaya dikkat edilmesi imandandır. İmanın değerlerinin gereğidir.
      Allahın bir nesneyi canlıyı ya da cansızı genelde , mümin ya da kafir bir insanı özelde ; bir peygamber ya da Salih bir mümini en özelde bir hayra vesile etmesi , bizlerde onların Allah gibi ya da Allahtan bağımsız bir fayda ve zarar verebildikleri inancı oluşturuyorsa iman dairesi dışına çıktık demektir. Kendimizi iman edenler arasında saysak bile gerçekte bu şirktir.

      Allahın bir peygamber ve ya Salih insanı vesile ederek bize onun üzerinden bir fayda veya zarar vermesini , fayda veren yalnızca Allahtır dusturuna daynarak reddediyorsak bu ; sünnetullaha ve kuran ve sünnetteki ilgili naslara ve mahiyetlerine muhalefet olduğundan eyetlerin reddini içerirse küfür. Ayet ve hadisleri anlamamaktan kaynaklanırsa değerlendirme zafiyeti sebebiyle büyük günah olur.
      bir peygamberin ya da Salih insanın hayattayken meşru olan manasıyla Allah tarafından bir fayda vermede ve ya zararı def etmede vesile kılınabileceğini kabul edip , onlar vefat edince bu şirk olur demek mukabere ve dini değerleri değerlendirme zafiyetidir. Bir şey insan hayattayken şirk olmaz ama o ölünce şirk olur demek gülünç ötesidir.

      Önder Nar

  2. şulem diyor ki:

    yanlış anlamamanız için elimden geldiğince dikkatli yazacağım.kimseyi kırmak istemem.benim yorumum sadece üsteki yazıya (benim için kabulü zor ifadeler içeriyor)değilde iyi tanıdığımı düşündüğüm tasavvuftaki anlayışada bir cevaptı.yıllardır kuran tefsirleri okumaktayım.aynı zamanda dinlemekteyim.malesef şuna şahit oldumki şefaat aracılık veya tasavvuftaki bazı meselelerle ilgili ayetler meal verilirken hiç olmadık anlamda tercüme edile bilmekte bu şekilde görüşleri meşrulaştırılmakta.zaten bir kaç ayet size yazacağım.
    kuranda bazı toplumlar allaha bizim için iste dua et diye peygamberlerden istekte bulunduklarından bahseder evet onlar diridir insanlar ile konuşur onları duyar ve allaha dua ederlerdi.
    peki onlar diriyken ve ölü iken aynı şeydir aksi gülünçtür demek aklımızla söylenecek bir sözmüdür.
    kuranın bu konuda söyleyeceği açık net ayetleri varken hiç bir insanın sözünü ne dinler ne de onların şu şundan dolayı şöyle bukonu da şu alim-allah dostu-prof böyle demiştir denmesi benim için imanıma zarar gelmesin diye ehemmiyet vermeyeceğim söz hükmündedir.ben kuranda öldükten sonra peygamberlerde dahil tüm insanların dünya ile irtibatlarının kesildiğini şu ayetlerden bilmekteyim
    hz.isa ahirette allah a şöyle der …içlerinde bulunduğum sürece onlara şahittim.beni vefat ettirince artık onlar üzerinde gözetleyici sen oldun sen her şeyi görüp gözetirsin(maide-117)
    peygamberimize(sav) hitaben allah dirilerle ölüler bir olmaz.şüphesiz allah dilediğine işittirir(bu konuyu anlatan israil oğulları ile ilgili bir kıssa vardır)ama sen kabirdekilere bir şey işittiremezsin(fatır 22)demekte.ölülerin duyamayacağını anlatmakta
    ‘allahı bırakıp da kıyamet gününe kadar kendisine cevapveremeyecek şeylere yalvarandan (bu ayetle ilgili okuduğum ve dinlediğim tefsirlerde hep bazı çevrelerin yalvarma- dua etme olarak geçen bu kelimeyi tapma olarak çevirip ayeti anlamından uzaklaştırdığını ifade etmekte) daha sapık kim olabilir.oysa onlar bunların yalvardıklarından habersizdirler’.(ahkaf-5)ölülerin cevap veremeyeceği anlaşılmakta.
    ‘allah ölüm esnasında ruhları alır ölmeyenlerinkinide uykuda alır.ölümüne hükmettiğini tutar ötekileri belli bir vakte kadar salı verir.'(zümer 42) hangi ayet olduğunu hatırlamadığım ama dünyaya dönmek isteyen ruhların dünya ile aralarında bir engel olduğu anlatılmakta ve tefsirlerde berzah alemi olarak geçmekte.
    sizlerin duanızda başka şahıslarıda anarak allahtan istemenizin şirk olacağını söylemek benim bilgime göre iftira olur.tehlikeye sebep olan durumların bilebildiğim kadarını yazabildim. ben dualarımı yine allahın kuranda anlattığı şekli ile yapıyorum.
    salih peygamber kavmine şöyle der…’çünkü rabbim kullarına çok yakındır dualarını kabul edendir'(hud 61)
    ‘deki eğer duanız olmasa rabbimin katında ne ehemmiyetiniz var.(furkan77) bizler neden rabbimizin sözüne güvenmiyoruz.o bize sen tevbe et sen dua et kabul edeyim derken ısrarla ben sen öyle buyuruyorsun ama tek istesem olmaz yanımda biri olmalı diye düşünüyoruz.allahın istediği gibi yapmak yerine kendimizi yetersiz görüyoruz.
    ‘rabbinize için için ve yalvararak dua edin.o taşkınlık yapanları gerçekten sevmez(araf 55).yazdıklarımda hata varsa allah affetsin .doğruya yöneltsin.selam ve dua ile allaha emanet olun

  3. e diyor ki:

    CEVABİ YAZI HAKKINDA MÜLAHAZALARIM
    Şirk , tevhid , ibadet , tevessül kavramlarını benim yazdığım gibi değil kendi bildiği gibi anlamaya ve ona göre de yazdıklarımın içeriğini değil neticelerinde yazdığım cümlelere cevap verme cihetine gitmişsiniz .
    Tasavvufu delillendireyim derken bazı ayetleri n manalarını tahrif tebdil ve eklemeler yaparak görüşlerini delillendirmeye çalışanlar ifadesi, fil vakıa tasavvufa red verenler arasında yaygındır. Ve zaman zaman doğruluk payı da vardır.
    Diri ile ölüyü denk tutmam , ölenlerle dirilerin bir tutulması , ölenlerin dünya hayatıyla bağlantılarının kesilmesi , kendisine cevp veremeyecek şeylere yalvarma durumunun örnek verilmesi , dualarda başka şahısları anarak dua edilmesinin şirk olması konusunda bu iftira olur denilmesi , ve allah sen tevbe et kabul edeyim, dua et kabul edeyim buyururken sizler neden kendinizi yetersiz görüpte aracılar koyarak bu ibadetleri yapıyorsunuz şeklinde özetlenebilecek bir yazı göndermişsiniz.

    Yazdıklarınızdan benim yazdıklarımı kesinlikle dikkatli okumadığınız ve anlamadığınız ı anlıyorum.

    Dua ; kulun rabbini yardım etmeye çağırması ondan yardım istemesidir. Bu aynı zamanda elinden ihtiyacını gidermede bir şey gelmediğinin yani aczin ve takat yetirememenin de itirafıdır.
    dua hadiste buyurulduğu gibi ibadetin ta kendisidir. Ve müminler yalnızca allaha dua ederler.

    Tevessül ; dua ile ilgili bir edeb ve ilahi emir doğrultusunda yapılan bir dua türüdür.
    tevessül edilirken dua allaha yapılır. Yalnızca allahtan istenilir. Yalnızca fayda ve zararın allahtan olduğuna itikad edilir. İstenilen ne ise onun yalnızca allah tarafından bize lutfedilebileceği bilinir . Ve buna iman edilir.
    -tevessul ise , her kendisiyle bir başkasına yakın olunmaya çalışılma eyleminin adıdır. Diye yazmıştım . (bütün bunlara rağmen bu yazdıkalrınızı nasıl yazabildiniz . )

    – tevessül kuran ve sünnetle sabit bir dua türüdür.

    – وَمَا أَرْسَلْنَا مِنْ رَسُولٍ إِلاَّ لِيُطَاعَ بِإِذْنِ اللَّهِ وَلَوْ أَنَّهُمْ إِذْ ظَلَمُوا أَنفُسَهُمْ جَاءُوكَ فَاسْتَغْفَرُوا اللَّهَ وَاسْتَغْفَرَ لَهُمْ الرَّسُولُ لَوَجَدُوا اللَّهَ تَوَّاباً رَحِيماً
    En nisa 64
    Nisa 64 ayetinde tavsiye uslubunda emredilen dua şeklidir. (… nefislerine zulmettiklerinde sana gelseler ve senin yanındayken allahtan af dileseler , , peygamber de onlar için allahtan af dilese kesinlikle allahı onların af dilemesini kabul etmiş ve çok rahmetle onlara mukabele eder bulurlar dı )
    Ayette hatalarından istiğfar edecek olanlar peygamberin yanına gitmekle ve onun yanında ve onunla allaha dua etmekle emrolunmaktadırlar. Peygamber de kendisine gelip affolunmaları için dua etmesini isteyenlere icabet etmekle emrolunmaktadır. Bu metodla yapılacak dua nın sa kesinlikle kabul olunacağı müjdelenmektedir.

    Bu ayetin başka bir tarz tefsiri de yoktur. Kaldıki ayetteki bu manayı peygamberimiz de böyle anlamış ve aynı şekilde sahabeye öğretmiştir. Bu hayatında da vefatından sonra da sahabe tarafından uygulnmıştır.

    Tevessül salih amellerle de yapılabilir. Asrı saadetten ve sünnetten bunun da çok sayıda örneği vardır.

    Şimdi bu açık ve net , ve de kuran ve sünnetle sabit dua usulüne rağmen birisi çıkıp da yalnız sana ibadet eder , yalnız senden yardım dileriz , ayetini altına yazarsa ; bu dua ve tevessül ile ilgili değerlerimizi hazmetmediğini gösterir.

    CEVAP OLARAK GELEN YAZIDAN PASAJLAR VE DEĞERLENDİRMELERİM
    1-*(peki onlar diriyken ve ölü iken aynı şeydir aksi gülünçtür demek aklımızla söylenecek bir sözmüdür.)Denilmiş .
    Dua ederken allah katındaki değeriyle allaha niyazda bulunduğumuz şeyin bir salih amel imiz olduğunu düşünün. Problem gelmez aklınıza . Çünkü hadiste salih amelleriyle allaha tevessülde bulunanların dualarının kabul edildiği ve kurtuldukları mervidir.
    -bir mümin insanla tevessül ü ele alalım. Ayette emredilen peygamberle allaha tevessül edilmesi örneği zaten var. Bu şirk olsa allah bu tür bir tevessül ile müminleri emredermiydi. Etmez. O halde bir insanla da dua ederken allaha tevessül edilebilir. Allah şirki affetmez şirkin dışındaki bütün günahları diledikleri hakkında affeder buyuran allah , peygamberine ve inananlara şirk içeren bir dua şeklini emretmez yani(…subhanallah )
    -peygamberle tevessül edilirken tevessül edilen şey peygamberin bedeni degildir. Peygamberliğidir. Peygamberlik te yalnızca allahın lutfu olan bir makamdır. Çalışmakla elde edilmez. Ve dikkat edin vefat sonrası da peygamberlik bitmez. Hükmü ve değeri devam eder.
    Hayatı ile ölümü arasında allaha onunla tevessül etme açısından bir fark yoktur derken bu mana da söyledim.
    Bu allah katındaki makam mevki ve değerleriyle allaha tevessül edilmesi , allahtan korktukları yaşantılarıyla bilinen ve dualarının kabulu hakkında hüznü zan edilen salih insanlar içinde geçerlidir.
    Bu insanların da yanlarına gidilip onlarla allaha tevessül edilmesi ve vefatlarından sonra da allaha onların allah katındaki değeriyle niyazda bulunulması mani bir nas olmadığı için caizdir.

    -hayattayken peygamberle tevessül ve istiğase de bulunulmasının meşruiyeti hakkında ehli sünnetin icması vardır. En aykırı fetvaların sahibi meşhur alim ibn teymiyye de bu kanaattedir.
    Ama ibn teymiyye ve öğrencilerinden bir grup hanbeli , cevazın hayattayken geçerli olduğunu , peygamberin vefatından sonra ise caiz olmayacağını söylemişlerdir. Caiz olmamasını düşünmek bir şeydir ona şirk demek bir şeydir. Ve ilk hayat ve ölüm ayrımını bu konuda öne süren ibn teymiyyedir.

    Yazı da ‘’ kabirdekilere sen bir şey işittiremezsin ‘’ ayetinin çok tefsir karıştırmasına rağmen bu konuya yanlış uygulamasını görüyorum. İmam alusinin torununun hanefiler adına kaleme aldığı kabirdekilerin dünya hayatındakilerin sözlerini duymayacağı tezini içeren kitabı kendi tasarrufudur. Delilleri vahdır. Cumhura da sabit islami değerlere de muhalefet etmiştir. Ama konumuz bu değil geçiyorum.

    2-* (allahı bırakıp da kıyamet gününe kadar kendisine cevap veremeyecek şeylere yalvarandan (bu ayetle ilgili okuduğum ve dinlediğim tefsirlerde hep bazı çevrelerin yalvarma- dua etme olarak geçen bu kelimeyi tapma olarak çevirip ayeti anlamından uzaklaştırdığını ifade etmekte) daha sapık kim olabilir.oysa onlar bunların yalvardıklarından habersizdirler’.(ahkaf-5)ölülerin cevap veremeyeceği anlaşılmakta.)
    Bu ifadeler kesinlikle putlara tapan ‘’abedet evsan’’ hakkındadır. Nasıl meşru ve kuranla emredilmiş bir dua şekli olan tevessül bölümünde zikredilir. Hem aymazlık hem de nezaketsizlik.
    allahtan başka birisinden onun fayda veya zarar vereceği inancıyla bir ihtiyacını istemek küfürdür. Diyorum ben . Bu satırları yazan şahıs benim küfürdür dediğimi açıklamaya çalıştığım konuda bana delil olarak yazıyor. Subhanallah.
    Sizin değerli hatırınız olmasa bu adımdan sonra katkıda bulunmaya çalışmamak gerekir diye düşünürüm.
    3*-(ben kuranda öldükten sonra peygamberlerde dahil tüm insanların dünya ile irtibatlarının kesildiğini şu ayetlerden bilmekteyim hz.isa ahirette allah a şöyle der …içlerinde bulunduğum sürece onlara şahittim.beni vefat ettirince artık onlar üzerinde gözetleyici sen oldun sen her şeyi görüp gözetirsin(maide-117))
    Bu yorumda a -sından z- sine yanlış . Öncelikle ayeti yanlış yorumlamış. Sonra insanlar öldükten sonra dünya ile irtibatları kesilir , ifadesi bu genellemeyle yanlıştır.
    İsa as ölmemiş ayetle ifade edildiği ve mütevatir sünnet nasları ve ehli sünnet ulemasını ittifakıyla semaya yükseltilmiştir. İfade de ehli sünnet anlayışın dışına çıkılmış. Meseleleri ehli sünnet anlayışı dışına çıkarak kritik edeceksek benim açımdan hiç sorun olmaz . O zaman facebook ta heresiology grubuna buyursun . Zaman zaman tartışabileceği konuları onunla tartışabilir ya da fikir teatisinde bulunabiliriz.

    *- allaha dua ederken neden aracılara ihtiyaç duyuyorsunuz. Şeklinde ifade edilebilecek son satır da da önceki yazdığım açıklamaları hiç okumamış bir insanın yazdıklarıma tekrardan kafasında var olan endişeleri cavap olarak yazdığı hakkındaki kanaatim bir kez daha yinelendi.

    Size bu satırları yazan insan yalnız allaha dua eden , yalnız allaha kulluk eden , ve yalnız allahtan yardım isteyen bir mümindir. Sizlerin yanlış değerlendirmeleriniz konusunda size katkıda bulunmaya çalışmaktadır. O kadar. İkna etmeye değil…
    Lütfen ya yazdıklarımı anlamak kasdıyla dikkatlice okuyun . Ve yazdıklarınızda ben bunu hissedeyim . Selamlar.

  4. Semanur Yavuz diyor ki:

    Konu cok detaylı ve guzel bır sekılde ıfade edılmıs. Allah razı olsun. Tesekkurler.

  5. Mustafa diyor ki:

    ALLAH rizasi icin bana bir Alim bir Allah dostu bir Allah Külz yok gösteren Benim bazi alişkanlık sebebi Rabb’ime şükür etmekteyim hergün , Rabbim bana hidayet etsin diye acısın diye yaptıgım yanlıştı terk edip dogru yoldan ayrılmıştım, Rabbimin emirlerine ve Yassaklarına tam itaat edeyim resullullahın emirlerine ve Yassaklarına itaat edeyim hayasızca , haccada gittim ama bir yanlışım sebebiyle. Cok yanlışlar yapıyorum 20 Yıldır o yanlıştan kurtulamıyorum, cok şükür içki deyil kumar deyil karı kızda deyil ama bu müsübetten nasıl kurtulacam bilmiyorum cok caresızım. Bu 3 üncü ayın sonunda ümremede gidiyorum Rabbim nasip ederse tabi. Inşallah bu b.b.lılıktan Rabbim ben kurtarır

  6. rumma diyor ki:

    Mustafa bey günahsız insan yok, hiç birimiz masum değiliz masum olmak peygamberlere has bir özellik..Allah tevbe etmeyi nasip eylesin .Allahı zikrederek iradenizi güçlendirebilirsiniz.İnsanlar içkiyi veya sigarayı bırakabiliyorsa sizde nefsinize hitap eden alışkanlıklarınızı bırakabilirsiniz Allah ın izni ve yardımı ile..Allah hepimize tevbeyi nasuha ile tevbe etmeyi lutfetsin.Rabbim yardımcınız olsun.Çok dua edin kendinize..

Sayfa başına git