Ruyayı gören ruhmudur

Ruyayı gören ruhmudur
4 Eylül 2009 tarihinde eklendi, 3.063 kez okundu.



Ruh, parlak bir nur gibi âlemde gezer.
Bu gezinti esnasında âlemde gördüklerini bazen beyne aktarır.
Bu esnada rüya görülür.
Rüyâlar görülmeyen alemlerin kapısını aralayan şifreler gibidir.”


– İnsanın uykuya dalması sırasında ruhun cesetle irtibatı kesilir. Ruh, parlak bir nur gibi âlemde gezer. Bu gezinti esnasında âlemde gördüklerini bazen beyne aktarır. İşte bu esnada rüya görülür.


– Rüya nübüvvetin kırk altıda biridir. Salih kimse tarafından görülen gizli rüya, peygamberliğin kırk altı parçasından bir parçadır. (Hadis-i Şerif)
– Güzel rüya bir müjdedir. Onu Müslüman olan görür veya kendisine gösterirler. (Hadis-i Şerif)
– Rüyada ruh, ten kafesinden kurtulmakta ve misal âleminde gezmekte, bir nevi zamanın üzerine çıkmakta, geçmişteki hâdiseleri seyrettiği gibi, gelecekteki hâdiseleri de seyretmektedir. Bunun sayısız delili vardır. En canlı delili, meşhurların gördüğü ve tarihe mal olmuş, kaynak eserlerde yer almış rüyâlardır.
– Sadık rüyalar hiss-i kable’l vukuun fazla inkişaf etmiş halidir. Ehl-i dalaletin ve ehl-i felsefenin yanlış bir şekilde “sevk-i tabiî” dedikleri ve bazen da “altıncı his” diye tâbir edilen bu his bütünüyle Allah’ın bir lütfüdür.
– “Kim beni rüyasında görürse, o kimse uyanık iken beni görür gibidir, rüyası doğrudur. Çünkü şeytan bana benzer bir surete giremez.” (Hadis-i Şerif)
– Bediüzzaman anlatıyor: “Bir zaman ehl-i kalp iki çoban varmış. Kendileri ağaç kâsesine süt sağıp yanlarına bıraktılar. Kaval tâbir ettikleri düdüklerini, o süt kâsesi üzerine uzatmışlardı. Birisi, ‘Uykum geldi’ deyip yatar. Uykuda bir zaman kalır. Ötekisi yatana dikkat eder, bakar ki; sinek gibi bir şey, yatanın burnundan çıkıp, süt kâsesine bakıyor. Ve sonra kaval içine girer, öbür ucundan çıkar, gider. Bir gevenin altındaki deliğe girip kaybolur. Bir zaman sonra, yine o şey döner, yine kavaldan geçer, yatanın burnuna girer; o da uyanır.
Der ki: “Ey arkadaş! Acîb bir rüyâ gördüm.”
O da der: “Allah hayır etsin, nedir?”
Der ki: “Sütten bir deniz gördüm; üstünde acîb bir köprü uzanmış. O köprünün üstü kapalı, pencereli idi. Ben o köprüden geçtim. Bir meşelik gördüm ki, başları hep sivri. Onun altında bir mağara gördüm, içine girdim, altın dolu bir hazine gördüm. Acaba tâbiri nedir?”
Uyanık arkadaşı dedi: “Gördüğün süt denizi, şu ağaç çanaktır. O köprü de, şu kavalımızdır. O başı sivri meşelik de şu gevendir. O mağara da, şu küçük deliktir. İşte kazmayı getir, sana hazineyi de göstereceğim.”
Kazmayı getirir. O gevenin altını kazdılar, ikisini de dünyada mes’ud edecek altınları buldular.” (Mektûbat/ 83)
– Evliya, yani Allah’a yakın mübarek kimseler, çoğu defa gelecekte olacak hadiseleri rüyalarında görmektedir. Rüyalarında gördükleri, ya ertesi sabah, ya da bir müddet sonra çıkmakta, rüyadaki işaretlere göre tavır almaktadırlar. Bu rüyalar, kader-i İlâhinin her şeyi kuşattığının delilleridir.
Mü’minler de bu şekilde sâdık rüyalar görebilmekte ve bir sinema gibi istikbalin hâdiselerini ve Cenneti seyredebilmektedirler.
– Bir gece Peygamber Efendimizin dedesi Abdülmuttalib bir rüya gördü. Rüyada kendisine Zemzem kuyusunun yeri gösteriliyordu. Heyecan içerisinde uyanan Abdülmuttalib ,yanına oğlu Hâris’i aldı ve rüyada gösterilen yeri kazmaya başladı. Derken kuyunun yerini buldu..
Kuyudan kılıçlar, zırhlar, altından yapılma geyik heykelleri gibi değerli eşyalar çıktı. Bunları çıkardıktan sonra kuyuyu güzelce temizledi ve suyu içilecek hale getirdi.
Ölülerin mesajları
-Bu dünya ile Berzah âlemi arasında incecik perde vardır. Kalp ehli olanlar o engelideaşmakta ve ölenlerle tıpkı bu dünyada olduğu gibi görüşebilmektedir. Bazen Berzah âlemine göç etmiş olan ölüler, rüya vasıtasıyla durumlarını dünyadakilere haber vermektedirler. Buna dair sayısız misaller verilebilir.
“Güzel düşünen, güzel rüya görür”
Bediüzzaman rüya ile ilgili mühim bir hususa işaret etmektedir. Güzel rüya görmek için güzel düşünmek gerekir. “Güzel gören, güzel düşünür. Güzel düşünen güzel rüya görür. Güzel rüya gören hayatından lezzet alır.”
– Rüya ile ruh arasında sıkı irtibat vardır. Rüyada, âlem âyine gibi, ruh ise güneş gibi olmakta, ruh ruhaniyet kesbetmektedir. Ceset, ruh için bir kafes, bir hapishane gibidir. Ceset olmasa ruh âlemi bir saniyede gezebilir. Ceset hafifleşirse ruh âlemi gezer. Resulullah’ın ruhu gibi.
… KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş bu mühim hâdiseye dair bir hatırasını şu şekilde nakletmektedir:
“20 Temmuz (1974) güneşi doğmak üzereyken donanmamız sahile çıkmış, gökten paraşüt yağıyor. Halkımız gözyaşları içerisinde toprağı öpüyor. ‘Artık ölsek de gam yemeyiz. Çünkü ordumuz geldi’ diyorlardı. Paraşütçülerin düştüğü yerler ateşle kaynıyordu. Bir paraşütçü subayına sarılıp öptüm ve şunu sordum:
“’Bu dünya cehennemine düştün, korkmadın mı?’
“Şu cevabı verdi:
“Denktaş Bey, ben üniversite öğrencisiyim. Hurafeye hiç inanmam. Uçaktan atladığım anda, beyaz elbiseli, yalın kılıç 1571 şehitleri (Kıbrıs’ın fâtihleri) bizi karşılayıp indirdiler ve korku nedir hissetmedim.’
– Görme, doğrudan doğruya Allah’ın ‘Basîr’ isminden gelen bir hal.” diye ve gördüğü her an, o görmeyi verenin Allah olduğunu hatırlayan bir Mü’minin ruhu inkişaf etmektedir.
Esma-i İlâhiyeye vere vere ruh güçleşir, inkişaf eder. Kâinattaki sesleri, zikirleri işitir. Görmesi inkişaf eder. Ceset zayıflaştıkça ruh inkişaf eder. Ruh cesede galebe çalar. Uzak mesafeleri görür, işitir. Peygamberlerin ve derecelerine göre evliyaların ruhları bu şekilde inkişaf etmiş ruhtur.


Meşhurları Rüyaları
Kapıları Aralayan Şifre kitabından alıntıdır…
Burhan Bozgeyik

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Sayfa başına git