Kadir gecesi

Kadir gecesi
20 Ağustos 2009 tarihinde eklendi, 2.389 kez okundu.

“Gerçek biz onu (Kur’ân’ı) Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin (o büyük fazi u şerefini) sana bildiren nedir? Kadir gecesi, bin aydan daha hayırlıdır. Onda melekler ve Rûh, Rabblerinin izniyle, her bir iş için iner de iner. O (gece) tanyeri ağarıncaya kadar selâmdır.” ( Kadr sûresi 97 /1 8   )
Kur’ân-ı Kerim, Levh-i Mahfûz’dan dünya göğüne topyekün olarak, Kadir gecesinde indirilmiştir (Celaleyn). Kur’ân’ın inzaline o gece başlanmıştır. Yâhud topyekün Levh-i Mahfûz’dan dünya göğüne, kâtib meleklere o gece indirilmiştir. Bilâhare Cebrail -aleyhisselâm- da 23 senede onu tedrîcen Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-‘e vahyetmiştir (Beyzâvî, Medârik).
Kadir gecesi, içinde Kadir gecesi bulunmayan bin aydan daha hayırlıdır. Binâenaleyh, o gece yapılan sâlih amel, ‘Cinde Kadir gecesi bulunmayan bin ay ibâdetten daha hayırlıdır. (Celâleyn, Medârik)
“Onda melekler ve Rûh Rablerinin izniyle her bir iş için iner de iner.” Bu ayette Rûh ile Cebrail -aleyhisselâm- kastedilmiştir (Celâleyn, Medârik). Yâhud “Ruuh” isimli melektir ki, onu melâike ancak o gece görürler. (Veya Ruuh ile kastedilen) ilâhi rahmettir (Medârik)
“Her bir iş için” ayetinden; o seneden gelecek seneye kadar Allah Teâlâ’nın hüküm ve kaza buyurduğu her emirden dolayı meleklerin ve Rûh’un indiği kastedilmektedir. (Beyzâvî, Celâleyn, Medârik) Melekler uğradıkları her mümine selam verirler. (Beyzâvi, Celâleyn, Medârik)
Müminlerin anası Hazret-i Âişe’nin -radıyallâhu anhâ- şöyle dediği Tirmîzî’de rivayet edilmektedir:
“Dedim ki:
-Ey Allah’ın RasûlüL. Kadir gecesini bilirsem, onda nasıl duâ edeyim?
“Şöyle söyle!” buyurdu:
“Allâhümme inneke afüvvün, tühıbbulafve fa’fü annî:
Allâhım! Şüphesiz ki sen çok afv edicisin, afvı seversin. O halde beni de affet!…» (Kur’ân-ı Hakîm Meâl-i Kerîm, Kadr Sûresi dipnotları)
“Denildi ki: Nebiyy-i Zîşân -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimize ümmetinin ömürleri sunuldu. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bunu az buldu. Bunun üzerine Kadir gecesi verildi.
Enes bin Mâlik -radıyallâhu anh- şöyle demiştir:
-Güvendiğim birisinden duydum ki, Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- kendisinden önceki insanların ömürlerini veya onlardan Allah Teâlâ’nın dilediği kadarını gördü de kendi ümmetinin ömürlerini küçümsedi. Diğerlerinin uzun ömürlerinde yaptıkları sâlih amellere, (bu kısa ömürde) ulaşmaları mümkün olmayacaktı. Allah Teâlâ O’na bin aydan daha hayırlı Kadir gecesini verdi.” (Gunye 2/13)
Kadir Gecesinde Melekler ve Cebrail Yeryüzüne İner
İbn-i Abbâs’ın -radıyallâhu anhümâ- şöyle söylediği rivayet edilmiştir:
“Kadir gecesi olunca Allah Teâlâ Cebrail’e -aleyhisselâm-sayıları yetmiş bin olan Sidre-i Müntehâ melekleriyle beraber yeryüzüne inmelerini emreder. Beraberlerinde nurdan sancaklar vardır. Yeryüzüne indiklerinde Cebrail kendi sancağını, diğer melekler de kendi sancaklarını şu dört yere dikerler: Ka’be’nin yanına, Nebiyy-i Zîşân -sallâllâhu aleyhi ve sellem-‘in kabrine, Beyt-i Mukaddes mescidine (Mescid-i Aksâ’ya), Tûr-i Sînâ mescidine.. Sonra Cebrail -aleyhisselâm- meleklere:
«-Dağılırı!..» der.
Onlar, içinde mümin erkek veya mümin kadın bulunan hiçbir ev, oda, mesken ve gemi bırakmamak üzere hepsine girerler. Ancak şu evler müstesna:
İçinde köpek veya domuz, şarap (diğer alkollü içkiler buna dâhildir), haram yoldan cünüp olmuş bir kimse veya heykel bulunan evlere girmezler.
Girdikleri evlerde yüce Allah’ı tesbîh, takdîs ve tehlîlde bulunurlar. (Onların günahlarının bağışlanması için Allah’a yalvarırçlar.) Tanyeri ağarıncaya kadar buna devam ederler. Tanyeri ağa-rınca semâya yükselirler. Dünya semâsının melekleri onları karşılar ve:
-Nereden dönüyorsunuz? diye sorarlar. Onlar:
-Dünyadaydık. Çünkü bu gece, Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve seilem-‘in ümmetinin Kadir gecesidir, derler. Dünya semâsının melekleri:
«-Allah Teâlâ, onlara ne gibi bir muamelede bulundu?» derler. Cebrail -aleyhisselâm-:
-Allah Teâlâ, onların sâlihlerini bağışladı, zayıflarına şefaatçi kıldı, der. (Bunu duyan) dünya semâsı melekleri, bu ümmete rızâ ve mağfiretini lütfetmesi sebebiyle Allah’a hamd ederek, yüksek sesle RabbüTÂlemîyn’i sena, takdîs ve tesbîhe başlarlar.
Sonra dünya göğü melekleri, onları ikinci göğe uğurlarlar. Böylece gök katları birer birer geçilir. Yedinci kat semâya varıldığında Cebrail -aleyhisselâm-:
-Ey göklerin sakinleri!.. (Yerlerinize) dönünüz!.. Her göğün meleği, kendi yerlerine dönerler. Sidretü’l- Müntehâ’da bulunan melekler de Sidre’ye dönerler. (Sidre’nin yeryüzüne inmemiş olan melekleri, gelenlere):
-Neredeydiniz? derler.
Onlar, dünya göğü meleklerine verdikleri cevâbın benzerini verirler. Sidre sakini melekler, tesbîh ve takdîsle seslerini yükseltirler. (Onların bu yüksek sesle tesbîhini önce) Me’vâ Cenneti duyar. Sonra Naîm Cenneti, sonra Adn Cenneti, sonra Firdevs Cenneti duyar. Arşu’r-Rahmân da işitince, Arş, bu ümmete lüt-fûndan dolayı, şükrederek tesbîh ve tehlîlle âlemlerin Rabbini yüksek sesle senaya başlar. Allah Teâlâ en iyi bildiği halde sorar:
«-Ey Arşım, sesini niçin yükselttin?» Arş şöyle der:
«-Allah’ım, bana ulaştığına göre, dün gece ümmet-i Muham-med’in -sallâllâhu aleyhi ve sellem- sâlihlerini bağışlamışsın, zayıflarına şefaatçi kılmışsın…»
Allah Teâlâ:
«-Doğru söyledin, ey Arşım!.. Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ümmeti için, nezdimde öyle ikramlar vardır ki, onları hiçbir göz görmemiş, hiçbir kulak işitmemiş, hiçbir beşerin kalbine doğmamıştır.» buyurur.” (Gunye 2/14)
“Denilmiştir ki:
Kadir gecesi, Cebrail -aleyhisselâm- insanlardan hiçbir kimseyi ayırmaksızın, herkese selâm verir ve onlarla musâfaha eder. Bunun alâmeti ise, insanın teninin ürpermesi, kalbinin yumuşaması, gözlerinin yaşarmasıdır.”
Bu cümleden olarak, rivayet edilmiştir ki:
Nebiyy-i Zîşân -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ümmeti için çok üzülmüştü. Allah Teâlâ:
-Yâ Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, üzülme!.. Ümmetine peygamberlerin derecelerini vermeden onları dünyadan almam. Şöyle ki, Enbiyâ -aleyhimüssalât ü vesselam- hazerâtı-na Rûh ile melekler, risâlet, vahiy ve keramet inerdi. Bunun gibi, ümmetine de Kadir gecesinde benden rahmet ve selâmla melâ-ike-i kiram inerler.” (Gunye 2 /14)
Kadir Gecesi Ramazan’ın Hangi Gecesidir?
“Kadir gecesi, Ramazan’ın son on gününde aranmalıdır.
En kuvvetli ihtimâl, yirmiyedinci gece olmasıdır. İmâm-ı Mâlik -ra-himehullâh-‘a göre, Ramazan’ın son on gününün gecelerinde Yanmalıdır. Bu gecelerden birinin diğerlerinden farklılığı yoktur.
İmâm-ı Şafiî -rahimehullâh-‘a göre yirmibirinci gece olması ihtimâli kuvvetlidir. Bazıları ondokuzuncu gecedir, dediler. Âişe -radıyallâhu anhâ-‘nın görüşü böyledir.
Ebû Bürde el-Eslemî -radıyallâhu anh-:
“O, yirmiüçüncü gecedir.” demiştir.
Ebû Zerr ve Hasan -radıyallâhu anhümâ-, yirmibeşinci gecedir, demişlerdir. Hazret-i Bilâl -radıyallâhu anh-‘in, Nebiyy-i Zî-şân -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimizden bildirdiğine göre, Kadir gecesi yirmidördüncü gecedir..
İbn-i Abbâs ve Übeyy bin Ka’b -radıyallâhu anhümâ-:
“Kadir gecesi, yirmiyedinci gecedir.” demişlerdir. En kuvvetli delil, yirmiyedinci gece olmasıdır. En doğrusunu Allah -celle ce-lâlühû- bilir.
Ahmed bin Hanbel -rahimehullâh-, İbn-i Ömer -radıyallâhu anhümâ-‘nın şöyle dediğini anlatmıştır:
“Ashâb-ı Kiram -radıyallâhu anhüm-, Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-‘e, Kadir gecesini, Ramazan’ın son on gecesinde gördüklerini devamlı olarak anlatırlardı. Bunun üzerine, Nebiyy-i Zîşân -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuşlardır:
“Sizin bu görüşünüz, mütevâtir oldu. O, Ramazan ayının, son onunun yedinci gecesindedir. (27. gece) Bir kimse, Kadir gecesini aramak isterse onu Ramazan’ın son onunun yedincisinde arasın!…”
Keza, İbn-i Abbâs -radıyallâhu anhümâ-‘nın, Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh-‘e şöyle dediği rivayet edilmiştir:
“Ben Kadir gecesini tek gecelerde aradım. Ancak, yediden başka günlerde görmedim…” (Gunye 2 /11)
“Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimizin bu konuda muhtelif hadisleri vardır. Yirmiyedisinde, son on gününün teklerinde, son yedisinde, yirmiüçüncü gecesinde, son onda aranması ile ilgili olanları bunlardan bir kısmıdır:
“Kadir gecesini, Ramazan’ın son yedisinde arayın.” (Müslim,
Ebû Dâvud).
“Kadir gecesini arayın. Kim onu arayacaksa (Ramazan ayının) yirmiyedisinde arasın.” (imâm Ahmed bin Hanbel’in Müsned’i).
“Kadir gecesini, Ramazan’ın son on (gününün) tekinde arayın.” (imâm Ahmed, Tirmîzî, Beyhakî).
“Kadir gecesini, yirmiüçüncü gecede arayın.” (Taberânî).
“Kadir gecesini, (Ramazan’ın) son on gün(ün)de, yâhud son yedi gün(ün)de arayın.” (Mûslîm).
“içinizden bazı insanların, rüyasında Kadir gecesi ilk yedide gösterildi. Yine sizden bazı kimselere de, son yedide gösterildi.
SİZ onu son onda arayın!..” (Buhârî). (Kur’ân-ı Hakîm Meâl-i Kerîm, Kadr Sûresi dipnotları)
Görülüyor ki, Kadir gecesinin zamanı kat’î bir surette tâyin ve tasrîh edilmemiştir. Şu yazdığımız ve bir çoğunu da yazmadığımız hadislerden bir kısmı, Onun son on günün teklerinde, bir kısmı çiftlerinde, bir kısmı orta on günde, bir kısmı da bütün Ra-mazan’da aranmasını emretmektedir. İbn Melek, bu ihtilâfları şöyle telîf etmiştir:
“Kadir gecesi, muayyen bir gece değildir. Bir sene tek gecede, bir sene çift gecede olmak üzere seyr ve intikâl eder. Bu bâbda sâdır olan hadîsler, vakitleri itibariyledir.” Kadı İyâz da böyle demiştir.
İmâm Şafiî -rahimehullâh-‘den rivayet edildiğine göre, Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve seliem- Efendimiz kendisine vâkî suâllere göre cevap vermiştir.
-Bu gece arayalım mı? diyenlere;
-O gecede de arayın! buyurmuş; bu suretle gecelerin ibâdetle ihya edilmesini teşvîk buyurmuştur.
Şu muhakkaktır ki, Kur’ân’m (el-Bakara sûresinin 185. âyeti mucibince) Ramazan ayında inzal buyuruiduğu, Kadir gecesinin de Kur’an’ın indirildiği gecede vâki olduğu beyân buyurulmasına nazaran, o gecenin ancak, o mübarek ayın herhangi bir gecesine tesadüf edeceğinde şüphe yoktur. Allâhü a’lem..” (Kur’ân-ı
Hakîm Meâl-i Kerim, Kadr Suresi dipnotları)
Bu konuda söylenecek son söz, son on geceyi dolu dolu geçirmeyi tavsiye olacaktır. Nitekim, Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve seliem- öyle yapmıştır:
Âişe -radıyallâhu anhâ- validemiz şöyle anlatmaktadır:
“(Ramazanın son) onu girince, Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve seliem- îzârmı sağlamca bağlar, gecesini (ibâdetle) ihya eder, aile efradını da (ibâdet için) uyandırırdı.”
(Sahîh-i Buhârî ve Tercemesi, Kitâb-ü Salâti’t- Teravih 4 /1875)
Kadir Gecesinin Belirtileri
Kadir gecesinin belirtileri şunlardır: «O gece açık ve hoş; yumuşak, ne sıcak, ne de soğuk olmayan bir gecedir.»
Denilmiştir ki: «O gecede köpek havlaması duyulmaz. Kadir gecesinin sabahı, güneş doğduğunda şuasız (gözü kamaştırmayan donuk) bir tepsi gibidir.
Gönül erbabına, velîlere, müminler arasından Allah Te-âlâ’nın murad ettiği tâat ehline o gece hayret verici pek çok şeyler ihsan edilir. Bunlar, o zâtların hallerine, kısmetlerine, azîz ve celîl olan Allah’a yakınlık derecelerine göre farklı farklı tecellî eder.” (Gunye 2/14)
Kadir Gecesinin Gizli Tutulmasındaki Hikmet Nedir?
“Birisi şayet şöyle derse:
«-Niçin Allah Teâlâ, kullarına Cum’a gecesini açıkça bildirdiği halde, Kadir gecesini kesin ve kat’î olarak bildirmedi?.. Aralarında ne fark var ki?» Ona şöyle cevap verilebilir:
(İnsanlar) o gece yaptıkları amellere güvenip: «Biz bin aydan daha hayırlı bir geceyi ibâdetle geçirdik. Allah Teâlâ bizi bağışladı. Allah nezdinde dereceler ve Cennetler kazandık.» derler ve artık hiçbir ibâdet yapmaya lüzum görmezler. O gece yaptıklarına dayanıp, güvenirler. Ümîd ağır basar, helak olurlar.
Nitekim, ömürlerinin ne zaman sona ereceği de kullara bildirilmemiştir. Tâ ki, ömrü uzun olan: “Şehevi arzularımı tatmîn ederim, dünyâ nimet ve lezzetlerinden tadabildiğim kadarını tadarım. (Yani, hayatımı hiçbir ölçü tanımadan yaşarım.) Ömrümün sonuna doğru da tevbe eder ve Rabbime ibâdetle meşgul olurum. Böylece tevbekâr ve sâlih bir kimse olarak ölürüm.” dememesi için, ömrün ne zaman biteceği bildirilmemiştir. Bu suretle kul, dâima ölümden korku ve çekinme hali üzere olsun. Yaptığı işleri iyi yapsın, tevbeye ve sâlih amel işlemeye devam etsin. Böylece ölüm, iyi hal üzereyken gelsin. Bu meyânda, dünyâ hayatında bir kısım lezzet ve şehevî arzuları helâl yoldan kendilerine ulaşır. Allah’ın rahmetiyle, âhirette azâbdan kurtulmuş olurlar.
Denilmiştir ki:
“Allah Teâlâ beş şeyi, beş şeyde gizlemiştir:
Birincisi: Allah Teâlâ rızâsını taatlarda gizlemiştir.
İkincisi: Gazabını ma’siyetlerde gizlemiştir.
Üçüncüsü: Orta namazını, diğer namazlar arasında gizlemiştir.
Dördüncüsü: Velî kulunu halk arasında gizlemiştir.
Beşincisi: Kadir gecesini Ramazan ayında gizlemiştir.” (Gunye 2/13)

Kadir Gecesini Nasıl İhyâ Edelim?

Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyuruyorlar:
“Kim Kadir gecesinde -(sevabına) inanarak, ihlâs ile- kâim olursa (o geceyi ibâdetle ihya ederse) geçmiş günahları yarlığa-nır.” (Kütüb-ü Sitte)
Kadir gecesi, içinde Kadir gecesi bulunmayan bin aydan daha hayırlı bir gecedir.
“Belirtilen mübarek gecelerde (Kadir gecesinde), ümmet için kılınacak özei bir namaz nasslarda bulunmamakla birlikte, bu gecelerin fazîleti ve yapılacak duaların kabul edilme ümîdinin fazla olması sebebiyle diğer gecelere göre daha iyi bir şekilde bunların ihya edilmesi gerekir. Özellikle kaza namazı kılma, gece namazını arttırma, Kur’ân-ı Kerîm okuma, tesbîh, zikir ve dua ile bu geceleri ihya etmelidir. Diğer yandan (diğer mübarek gecelerin) gündüzlerini oruçla geçirmek, hakkı bulunan kimselerle helâllaşmak, yoksulları gözetmek, hayır hasenat yapmak da bu günleri en güzel ihya şeklidir. Bu gecelerde nafile namazın en az iki rekat olmak üzere, istenildiği kadar kılınması büyük ecir kazandırır.
Hazret-i Âişe -radıyallâhü anhâ- validemizin:
-Ey Allah’ın Resulü! Bir gecenin Kadir gecesi olduğunu an-larsam, nasıl duâ edeyim? sorusuna karşılık, Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimizin şu şekilde duâ etmesini tavsiye ettiği bildirilmiştir:
“Allâhümme inneke afüvvün, tuhibbül af ve fa’fü annî.”
“Allâhım! Şüphesiz sen affedicisin, afvı seversin. Beni afv et!”
Bu duaya mübarek gecelerde (özellikle Kadir gecesinde) çokça devam etmelidir, (islâm ilmihali, Hamdi Döndüren s: 358)
Ramazan’ın son on gecesinde Kadir gecesini bulup, ihya etme ümîd ve arayışıyla ibâdet, duâ ve niyazlarımızı arttırmamız ne güzel olur.

Kadir Gecesi, Rabbin, ümmet-i Muhammed’e sonsuz merhametinden saçtığı müstesna bir lütuf gecesidir. Bu gece, nice manevî hazîneler bahsedilmektedir. Bu gecenin ihtişam ve azametine binâen hakkında müstakil bir sûre nazil olmuştur.
Kadir Gecesi, Kur’ân-ı Kerîm’in kendisinde indirilmesiyle nûrlanmış, Cebrâîl ve diğer meleklerin iştiraki ile mânevîleştiril-miştir. Mü’minlere görülmez nûrânîler tarafından selâm verilen bu gece; feyz ve bereket dolu bir lütuf, Rabbin kullarına bir merhamet gecesi ve Ramazan ayının bir bahar faslıdır.
Kadir Gecesi, Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sel-lem-‘den gelen mâneviyyât dolu afv ve gufran yadigârı olan bir gecedir.
Hadîs-i şerîfde:
“Kadir gecesini, fazilet ve kudsiyyetine inanarak, sevabını yalnız Allâh’dan bekleyerek ibâdet ve tâatle geçiren kimsenin -kul hakkı hâriç- geçmiş günâhları bağışlanır.” (Bu hârî, Müslim) buyurulmaktadır.
Bizi Kadir Gecesi’nin hakikatine; ancak dünyâ gayeleri ile karıştırılmayan; riya, gösteriş, ücub gibi bulaşıklıklarla kirlenmeyen ve ihlâsla îfâ edilen bir oruç, namaz, zekât ve emsali kulluk vazîfeleriyle nail olunur. Bu rûhâniyet ile Ramazan mektebini bi-tirirsek, işte o zaman gerçek bayram şehâdetnâmesini almak na-sîb olur.

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Sayfa başına git