Farzet ki öldün…
Haris el Muhasibi nin Farzet ki öldün isimli kitabını mutlaka okumanızı tavsiye ediyorum.Yazı kitaptan alıntıdır.
Ölüm Sekeratı
Düşün bir kere! Sen can çekişmektesin. Ölümün sıkıntısı, acısı, sarhoşluğu, gam ve ıstırabıyla boğuşmaktasın. Ölüm meleği ayağından itibaren ruhunu çekmeye başlamış. Bu çekişin acısını ayağının ta ucundan hissetmektesin. Sonra bu çekiş aralıksız devam eder. Can çekişme kızışır. Ruh aşağıdan yukarya olmak üzere bütün bedeninden çekilir. Acı doruğa ulaşmıştır. Ölümün sıkıntıları bütün bedenine yayılmıştır. Kalbin, ürperti ve üzüntü içindedir. Rabbinden gazab veya hoşnutluk müjdesini gözleyip beklemektedir. Canını almakla görevli melekten bu iki haberden birini almaktan başka bir ihtimal olmadığını anlamışsındır.
Ölüm Meleğinin Görünüşü
İşte sen böyle gam, tasa, ölüm acısı ve şiddetli üzüntü içerisinde Rabbinden iki müjdeden birini beklerken, birden bire ölüm meleğinin çehresiyle yüz yüze gelirsin. Bu çehre ya en güzel veya en çirkin bir manzara arzetmektedir.
Bedeninden ruhunu çekip çıkarmak üzere elini ağzına doğru uzatırken ona bakıyorsun. Bu hâle düşmekten ve ölüm meleğinin yüzünü görmekten dolayı nefsin zillete bürünmüştür. Ondan nasıl bir müjdeyle ansızın karşılaşacağını merak edip duruyorsun. Birden bire onun sesini duyuyorsun. Sana: “Allah’ın rıza ve mükâfatıyla sevin, ey Allah’ın dostu!” veya “O’nun gazab ve azabıyla sevin (!) ey Allah’ın düşmanı!” haberini alıyorsun.
İşte o anda ya kurtuluş ve başarına kesin kanaat getirir ve ruhun Allah ile huzur bulur veya mahv ve helak olduğuna kani olur, kalbin ümitsizlikle dolar, Allah’tan ümit ve emelin kopar. Dünyadaki müddetinin bittiği, iz ve eserinin silindiği ve senden önce geçip gidenlerin yurduna taşındığın o anda gönlüne son derece keder ve hüzün veya neşe ve sevinç hakim olur.
Kabir ve Sorgusu
Gönlünün sevinç ve neşeden uçar gibi olduğu veya hüzün ve ibretle dolduğu o anda kendini bir düşün! Kabri ve onun dehşetli manzarasını, oradaki iki meleği ve Rabbine olan imana ilişkin sorularını bir tasavvur et! Ya Rabbinden gelen kesin söz (Kelime-i Şehadet) ile desteklendiğinden sebatlı ve kararlı veya yardımsız, şaşkın ve ürkeksin. O iki meleğin sorgulamak üzere tutup seni oturtmak için çağırdıkları anki seslerini düşün! O daracık mezar çukurunda oturuşunu göz önüne getir. Kefenlerin iki yanına düşmüş, gözünün üzerine konulmuş pamuklar yerlerinden ayrılıp ayağının yanına kaymıştır. Bunları düşün, sonra da onların şekline ve vücutlarının büyüklüğüne gözünü dikişini bir tahayyül et! Eğer onları güzel şekilleriyle görürsen, kalbin başarı ve kurtuluşa erdiğini kesin olarak anlar. Eğer kötü manzaralarıyla görürsen, gönlün mahv ve helakine kanaat getirir. Düşün onların nağme ve sorularıyla ses ve sözlerini; sonra da eğer sebat lütfetmişse Allah’ın desteğini veya seni yalnız başına yardımsız terketmişse şaşırtmasını!
Kabrin Cennet ve Cehenneme Açılması
Ya kesin veya şaşkın ve şüpheli cevabını düşün! Şanı yüce Allah sana sebat ihsan etmişse o iki meleğin sevinçle sana yöneldiklerini, Cehenneme kapı açmak için ayaklarıyla kabrin yanlarına vurduklarını bir düşün! Sonra Cehennemin, ateşiyle kızışıp kaynayışını, o anda meleklerin seninle olan konuşmalarını göz önüne getir. Cenab-ı Hakk’ın seni koruduğu bu manzaraya bakıp duruyorsun. Bundan dolayı gönlünün neşe ve sevinci bir kat daha artar. Acz ve zaafına rağmen nasıl bir ateşten kurtulduğunu gözlerinle görüp inanırsın.
Sonra o iki meleğin, ayaklarıyla kabrinin yanlarına yeniden vurduklarını, mezarının, ziynet ve nimetleriyle Cennete açılışını ve meleklerin şu sözlerini bir tahayyül et: “Ey Allah’ın kulu! Cenab-ı Hakk’ın senin için hazırladıklarına bak! Bu senin makamın ve kavuşacak yerindir!” Bu Cennet nimetlerini ve saltanatının gözalıcılığını ve bu müşahede ettiğin nimetlerle parlak güzelliklere bir gün kavuşacağını görmekten gönlünün sevinç ve neşesini düşün!
Eğer böyle değilsen, bütün bunların tersini; azarlanışını, Cenneti görüp de meleklerin sana söyleyecekleri, “Aziz ve Celil olan Allah’ın seni mahrum bıraktığına bak!”; Cehhenemi görüp de sana yöneltecekleri, “Allah’ın senin için hazırladıklarına bak! Bu senin yurdun ve varacak yerindir!” şeklindeki sözlerini düşün! Bu ne büyük tehlike!
Bu iki hâlden hangisinin kabirde senin hâlin olacağını öğreninceye kadar, dünyada sana ne büyük gam ve üzüntü vardır! Sonra yokluk ve peşinden de imtihan! Nihayet eklemlerin parçalanacak, kemiklerin mahvolacak, vücudun da çürüyüp dağılacak. Fakat, ölüm meleğinin verdiği müjdenin hüzün veya sevinci ruhundan hiç geçmeyecek. Canın, sürekli olarak yeniden diriliş anında karşılaşacağı Allah’ın gazab ve azabının veya O’nun rıza ve mükâfatının bekleyişi içinde bulunacaktır.
Sen bunu bekleyip dururken ruhun Cennetteki makamına veya Cehennemdeki yerine arzedilecektir. Ruhunun hasret ve üzüntüleri ya da neşe ve sevinci ne büyük olacak! Nihayet ölülerin bekleme süresi tamamlanacak. Yer ve gök, sakinlerinden boş kalacak. Hepsi bir zamanlar canlı ve hareketliyken sönüp kalacaklar. Artık ne duyulan bir ses, ne de görülen bir karartı vardır. Sadece O En Yüce Cebbar olan Allah Tealâ kalmıştır. Tıpkı azamet ve yüceliğiyle tek ve yalnız olarak ezelde olduğu gibi!
selamünaleyküm çokgüzel biryazı allah razı olsun. şeksiz şüphesiz rabbim kurtuluşa erenlerden eylesin amin kurtuluşa ereçek hallerle hallendirsin amin amin amin.
Aleykum selam Hanife hanım..Amin diyorum bende duanıza..
allah razı olmuş ve razı olunmuş kullarından olmayı nasip etsin kullarınave bize.
selamunaleykum bu kitabi gecen sene okumustum; cuma sohbetinde ilk paragrafi tamemen alarak anlattigimda herkes goz yaslarina bogulmustu. Rabbim hepimize hayirli bir son versin. selamlarimla
Aleykumselam ..Amin Seda hanım, sizin duanızada canı gönülden amin diyorum Aysel hanım..Ölüm nasihattir müminlere..