Berat gecesini nasıl ihya etmeliyiz ? /Esad Coşan

Berat gecesini nasıl ihya etmeliyiz ? /Esad Coşan
12 Haziran 2014 tarihinde eklendi, 3.523 kez okundu.

Meleklerin de bayramı olurmuş, aziz ve muhterem kardeşlerim, meleklerin bayramlarından bir tanesi de işte bu Berat gecesidir.

Bir de beraat, biliyorsunuz mahkemede gidiyor, birisine bir suç isnat edilmiş;muhakeme ediliyor, beraat oluyor. “Suçu yok, temiz” mânasına. Mü’min kulların suçlarından beraat etmesi, cehennemden âzat olması nedeniyle bu geceye Berat gecesi denilmiş. Allahu Teâlâ hazretleri bizi de öyle beraat edenlerden eylesin!

Peygamber Efendimiz bu geceleri kendisi bizzat ihya etmiş. Hatta; “Bu gece Şaban’ın yarısı gecesidir. Rabbime ibadet etmem için bana müsaade eder misin?” diye son derece yüksek bir nezaketle hanımına rica etmiş. Çünkü hanımın da beyi üzerinde hakkı var; aile hukuku var. Nasıl ihya etmiş?

Hz. Âişe validemiz müteaddit kandillerde Peygamber Efendimiz’in ne yaptığına dair bilgiler vermiş; oradan biliyoruz. Mesela hafifçe bir namaz kılmış. Secdeye varmış; yarı geceye kadar… Kalkmış ikinci rekatte yine o kadar okumuş. Bir daha secdeye varmış, fecre kadar… Demek ki secde halinde niyaz ederek gecesini ihya etmiş.

Secde hali, kulun Allah’a en yakın halidir. Çünkü mübarek alnını, şerefli alnını toprağa koymuştur, tevazuun en güzel gösterisidir. Secde hali, Allah’a en hoş gelen ibadettir. Peygamber Efendimiz secde ederdi, secdesini uzatırdı, secdesinde dua ederdi.

Hz. Âişe validemiz bir gece karanlıkta odada onu aramış, yoklamış. Ayağı, mübarek topuğuna değmiş; bakmış secdede. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in nasıl dua ettiğine kulak vermiş. Böyle bir Berat gecesinde, Berat kandilinde Efendimiz’in secdede şöyle dua ettiğini bildiriyor. Buyurmuş ki Efendimiz:

Secede leke sevâdî ve hayâlî. “Yâ Rabbi! Bedenim de hayalim de sana secde etti.”Tefekkürümle, bütün iç dünyam ve bedenimle senin önünde saygıyla secde halindeyim.

Ve âmene bike fuâdî. “Yâ Rabbi! Gönlüm sana derinden, tam olarak inandı.”

Ebûü leke bi-niami. “Yâ Rabbi! Bana verdiğin bütün nimetleri idrak ediyorum, itiraf ediyorum; sen beni nimetlerine gark eyledin.”

Ve a’terifü leke bi’z-zenbi. “Sana kullukta eksikli, kusurlu olduğumu itiraf ediyorum, biliyorum.” diye tevazu gösteriyor.

Halbuki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz kulların ibadete en gayretli olanıydı. Ashâb-ı kirâm Peygamber Efendimiz’e uymaya çalışırlardı.Resûlullah Efendimiz’in yaptığı ibadetleri uygulamaya çalışırlardı; tâkat getiremezlerdi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz de zaten onlara söylerdi; “Siz benim gibi tâkat getiremezsiniz. Rabbim beni destekliyor, kuvvet veriyor, rahmetiyle güçlendiriyor, rızıklandırıyor. Ben yapabilirim, siz yapamazsınız.”

Bir keresinde namaz kılarken arkasında kendisine uymuş olan Abdullah b. Abbas diyor ki; “Namazda o kadar uzun sûreler okudu ki; Bakara sûresini okudu -iki yüz seksen altı âyet, elli sayfa- arkasından Âl-i İmrân sûresini okudu -iki yüz âyet- o kadar uzun sürdü ki bir ara namazdan çıkmayı düşündüm.”

Efendimiz sabahlara kadar ayakları şişecek şekilde aşk ile şevk ile ibadet ederdi ama yine de ne diyor?

A’terifu leke bi’z-zenbi. “Yâ Rabbi! Günahımı itiraf ediyorum.”

Zalemtü nefsî. “Nefsime zulmettim.” Ne büyük bir tevazu! O kadar güzel ibadetlerine rağmen Mevlâsına nasıl münâcaat ediyor.

Fa’ğfirlî. “Beni mağfiret eyle!”

İnnehû lâ yağfiru’z-zünûbe illâ ente. “Günahı ancak sen affedersin.” Senden başka hangi kapıya varayım, kime yalvarayım. Günahlarımı kimse affedemez ki. Yâ Rabbi! Affedecek sensin.

Eûzü bi-afvike min ukûbetike. “Yâ Rabbi! İşlediğim suçlardan dolayı ceza vermeye kâdirsin ama affetmeye de kâdirsin. Affını istiyorum, affına sığınıyorum, ceza vermenden affına iltica ediyorum.”

Ve eûzü bi-rahmetike min nıkmetike. “Ceza verip de intikam almandan, rahmedip affetmene sığınıyorum. Beni cezalandırmandan affına sığınıyorum. Affeyle yâ Rabbi! Rahmetine erdir yâ Rabbi!”

Eûzü bi-rıdâke min-sahatike. “Gazap etmenden hoşnutluğuna sığınıyorum. Gazap etme yâ Rabbi! Beni sevdiğin, razı olduğun kullarından eyle!” demiş oluyor.

Eûzü bike minke. “Yâ Rabbi! Senden kime varayım, nereye kaçayım; senden yine sana sığınırım.” diyor.

Lâ uhsî senâen aleyke. “Seni nasıl methedeyim, sana hangi dillerle nasıl söyleyeyim? Yâ Rabbi! Güzel evsafını saymakla bitiremem; tâkat getiremem.” diyor.

Ente kemâ esneyte alâ nefsike. “Yâ Rabbi! Kur’ân-ı kerîm’de, hadîs-i kutsîlerde, bana ilham ettiğin durumlarda kendini hangi kelimelerle, hangi cümlelerle nasıl medh ü senâ ettiysen, sen öylesin. Yâ Rabbi! Kul seni layıkıyla methetmeye kâdir olamaz.” diye secdede sabaha kadar dua ediyormuş. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem ayakta, oturarak, secde ederek; ayakları şişinceye kadar ibadet ediyor, bu geceleri ihya ediyordu.

Biz ne yapabiliriz?

Biz de ilk önce Peygamber Efendimiz’in secdede yaptığı gibi tevbe ve istiğfar ederiz.”Affet yâ Rabbi! Ben hatamı anladım. Bundan sonraki ömrümde artık sana güzel kulluk etmeye karar verdim. Beni afv u mağfiret eyle!” deriz. Estağfirullah el-azîm ve etûbu ileyh diye yüz defa, bin defa ne kadarına gücümüz yeterse o kadar teshih çekeriz, affımızı dileriz. Bu duaları Peygamber Efendimiz’in yaptığı gibi namazda, namazın secdesinde de söyleyebilir, namazı bitirdikten sonra el açıp, gözyaşlarıyla yalvarıp affımızı, mağfiretimizi de isteyebiliriz. Nafile namazlar kılarız. Kaza namazları kılarız. Kılmamış olduğumuz, cahillik, gafillik edip kaçırmış olduğumuz namazları öderiz.

Bir de sünnet olan güzel bir namaz var; tesbih namazı. . Tesbih namazı; üç yüz kere Sübhâna’l-lâhi ve’l-hamdü li’l-lâhi ve lâ ilâhe illa’l-lâhu vallahu ekber ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ bi’l-lâhi’l-aliyyi’l-azîm sözünün söylendiği bir namazdır. Yetmiş beşi bir rekatta, yetmiş beşi ikinci rekatta böylece yüz elli eder. Yüz elli daha iki rekat. Dört rekat kılınır.

İlmihallerde tarifi vardır. Allahu Ekber diye durulur. Sübhâneke okunduktan sonra Fâtiha’ya geçmeden önce on dört defa Sübhâna’l-lâhi ve’l-hamdü li’l-lâhi ve lâ ilâhe illa’l-lâhu va’l-lâhu ekber denilir, on beşincide ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ bi’l-lahi’l-aliyyi’l-azîm denilir. Ondan sonra Fâtiha okunur, sûre okunur. Bitirildiği zaman on defa bu dua söylenir, onuncuda ilavesi yapılarak rükuda tesbihler çekildikten sonraon defa daha okunur; etti otuz beş. Doğrulduğu zaman on defa; etti kırk beş.Secdede tesbihlerden sonra on defa; elli beş. İki secde arasında on defa; altmış beş. İkinci secdede on defa; yetmiş beş.

Bir rekatte yetmiş beş defa söylenerek kılınır. Sünnet olan bir namazdır. Böyle gecelerde kılınırsa sevabı daha fazladır. Cemaatle de kılınabilir. Kur’an okunarak, zikir yapılarak gece ihya edilebilir. Eline tesbih alıp Sübhânallah, Elhamdülillah, Allahu Ekber, ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billah, Hasbünallah ve sâir gibi çeşitli mübarek kelimeleri, güzel tesbihleri çekerek sevaplı işler yapılabilir. Tefekkür ederek; mazisini, istikbalini düşünerek, günahlarına ağlayarak, sevaplarına sevinerek, bundan sonraki ömründe günah işlememeye niyet ederek, sevaplı işleri yapmaya karar vererek geceyi ihya etmeye çalışırsınız.

İşi çok ters olmayan kimseler yatsı namazını camide kılmalı; işte, nöbette olanlar, polis olur, asker olur, vazifeli olur, mühim bir işin başında olur, mazereti olur onlar hariç. yatsı namazını camide kılmalı; bu çok önemli. Sabah namazını da camide kılmalı. Yatsı ile sabahı camide kılarsa bütün geceyi ihya etmiş gibi olur. Bunu ihmal etmeyin. Yatsı namazlarına gidin. Ertesi sabah, sabah namazını evde değil; camide cemaatle kılın. Bu da güzel bir tedbirdir.

Bütün gece abdestli olun. Biraz yorulur, uzanırsanız bile saati kurup yine kalkın; bu geceyi ihya etmeye gayret edin. Bir mühim nokta da hep kendinize dua etmeyin;sevdikleriniz, arkadaşlarınız, dostlarınızdan bazılarını da duanıza alın. Çünkü siz birisine dua ettiğiniz zaman baş ucunuzda bir melek; “Âmin!” der. O da sizin için dua eder; “Yâ Rabbi! Bu mü’min kulun kardeşi için, arkadaşı için hayır dua ediyor;ona istediğinin bir mislini de buna ver.” der. Onun için etrafınızdaki sevdiklerinize, dostlarınıza vefalı olun, unutmayın; onlar için de dua edin.

Allah, sevdiklerinizle beraber nice nice kandillere erdirsin! Uzun ömürlerle muammer eylesin! Âmâl-i sâliha işleyerek, hayrât u hasenât yaparak ömrünüzü hayırlı şekilde geçirmenizi nasip etsin! Evlatlarınızı hayırlı kimseler eylesin! Hastalarımıza acilen şifalar versin!

Maddî, mânevî rahatsızlıklarımız olduğu gibi ahlâkî hastalıklarımız, rahatsızlıklarımız da vardır, fikirlerimizde bozukluklar da vardır; Allah fikirlerimizi de, kötü huylarımızı da düzeltsin; maddeten mânen, kalben kâliben, aklen fikren, ahlâken tertemiz, sıhhatli, kuvvetli, pırıl pırıl müslümanlar olmayı nasip etsin! Sevdiği kul olmayı nasip etsin! Uzun ömürler sürdükten, ümmet-i Muhammed’e faydalı işler yaptıktan sonra, huzuruna sevdiği, razı olduğu kullar olarak varmayı nasip eylesin! Cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin! Rıdvân-ı Ekber’ine cümlemizi nail eylesin!

Allah kendisinden razı olsun, rahmet eylesin..

(Şabanın 15. gecesini ibadetle, gündüzünü de oruçla geçirin! O gece Allahü teâlâ buyurur ki: “Af isteyen yok mu, affedeyim. Rızık isteyen yok mu, rızık vereyim. Dertli yok mu, sıhhat, afiyet vereyim. Ne isteyen varsa istesin, vereyim.” Bu hâl, sabaha kadar devam eder.) [İbni Mace]
(oruç şaban ayının 15. günü tutulur ,cumaya denk geldiği için bir gün önce veya bir gün sonra da tutulmalıdır.)

 

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Sayfa başına git