Yaşam Koçu Olmak ?
İnsan, kendine ne söylendiğini unutur, fakat bu söz karşısnda ne hissettiğini asla unutmazmış.
Bu sözün doğruluğunu kritik ettiğimizde gerçekten de kızdığımız şeylerin ya da sevindiğimiz durumlardaki ruh halimizin bize hissettirilen şeyler ile doğrudan bağlantılı olduğunu görüyoruz. Hissettiklerimizi unutmuyoruz. Yaşamımızı yönlendieceğimiz, hangi doğrultuya çevireceğimiz ve hangi istikamette ilerleyeceğimiz yönünde aldığımız kararlarımızda bile hissetiklerimizin etkisinin olduğu muhakkak.
Çocukken hissettiğimiz duygular büyüyünce de yaşamımızın bir parçası oluyor. Anne- babamızdan duyduklarımızı her ne kadar unutmuş gibi gözüksek de hissettiklerimiz aslında karakterimizin ta kendisi haline dönüşüyor. Bizi biz yapıyor.
Yüreklendirilmiş bir çocuk kendine özgüveni gelişmiş, başarılı bir yetişkin olurken, malesef ki eleştirilerek büyüyen çocuklar özgüven eksikliği ve sosyal hayatta başarısızlıklar ile karşı karşıya geliyorlar.
Bu sebeple, kendi hayatımızda ne kadar etkili olduğumuzu düşünüyorsak, birlikte yaşadığımız insanlar üzerinde de, -bilerek ya da bilmeyerek- bir o kadar etkiye sahibiz.
Bireyin eğitiminin önce anne-baba ile başladığı muhakkak. Kötü söz duyarak, huzursuz ve kavgacı bir aile ortamında büyümüş bir çocuk, geleceğin huzursuz ve kavgacı bir bireyi, topluma uyumsuz ve kötü örnek teşkil eden bir ebeveyni olacaktır.
Hedef belirleyemeyen, belirlese de bu yolda ilerleyemeyen bireyleri hedefine ulaştırmaya yardımcı olmak için yeni bir meslek kavramı türemiş. ´Yaşam Koçluğu ´
Yaşam koçları, insanların hayatında olmak isteyipte olamadıkları, yapmak istedikleri meslekleri hakkında kişileri motive ediyor. Hedefinizi sizinle birlikte belirliyor ve o hedefe varma yolunda sizin yanınızda oluyor. Bir nev´i ücretli motivasyon mesleği.
Modernleşmiş toplumuzda konuşmaya dayalı iletişimin neredeyse asgariye indiği şu zamanda, bir dostun ya da anne-baba nın yapması gereken sorumluluğu, desteği vermesi için paraya dayalı bir dostluk adeta ´Yaşam Koçluğu! ´
Düşünüyorum da vaktinde söylenmeyen, söylenilemeyen sözler yaşı kaç olur ise olsun insanın hayatında adeta bir kara delik açıyor.
´Sen yaparsın evladım, Sana güveniyorum ! ´ un yerini,
´Senin elinden birşey gelmez, Beceriksiz ! ´ almış ise eğer,
O vakit kendini kaç yaşına gelirse gelsin beceriksiz hisseden ve ileride psikolojik destek alma gereksinimi duyan bir şahısın yetişmesi kaçınılmaz.
Bir insanı yüreklendirmek, onun kendini gerçekten iyi ve yeterli hissetmesini sağlamak iki dudağı arasında olur bazen insanın.
İşte bu noktada bir insanı yüreklendirmenin ve ona kendini iyi hissettirmenin ciddi bir sorumluluk bile olabileceğini söyleyebiliriz. Yetiştirdiğimiz çocukların, çevremizde birlikte yaşadıklarımızın yaşam koçu olmak bizler için birer vazife olmalı.
Hatta durumu daha da abartalım.
Yapılmış ve doğruluğu kanıtlanmış bir deneyde, aynı cinsten , yanyana duran iki çiçekten birine her gün düzenli olarak güzel sözler söyleniyor.
Diğerine ise olumsuz, negatif sözler sarfediliyor.
Bir müddet sonra kötü söz söylenen bitkinin zamanla solduğu gözlemleniyor.
Bu bir gerçek !
Halden, sözden anlamadığı düşünülen çiçekler bile insanın söylediklerinden etkileniyor.
Ya sözün içeriğini kavrayabilen insanoğlu güzel – çirkin sözden nasıl etkilenmesin ?
Bu sebeple konuşurken dikkatli olalım.
Eğer ki çocuk yetiştiriyor isek bir kez daha dikkatli olalım.
Özgüveni geilşmiş, mutlu bir birey mi,
Ya da huzursuz, mutsuz, hata yapmaya müsait bir canavar mı yetiştireceğiz ?
Cevabı bizim iki dudağımız arasında saklı..
Güzel sözler, mutlu yarınlar diliyorum efendim..
Hilal Kantarcı
Henüz yorum yapılmamış.