Mutlaka her bunaldığınızda bu yazıyı okuyun….

Mutlaka her bunaldığınızda bu yazıyı okuyun….
1 Eylül 2009 tarihinde eklendi, 1.591 kez okundu.


Bir  zamanlar bir psikoloji kitabında okuduğum bir bölüm vardı…

Hayatın ve getirilerinin kıymetini anlamak için tavsiye edilen bir metod vardı içinde,

Deniyordu ki ; “ arada bir çok bunaldığınızda, hayatın sizin için çekilmez hale

geldiğini düşündüğünüzde kendinize on dakika ayırın ve kendi cenaze töreninizi

düşünün “ …

Cümleyi ilk okuduğumda çarpılmıştım…

Ben girişin akabinde pozitif bir gelişme ve tavsiye bekliyordum…

Ama “ Kendi ölümümüzü ve cenazemizi “ düşünmemiz tavsiye ediliyordu…

Tüylerim diken diken oldu ve yazarın saçmaladığını düşündüm o an…

Ama ön yargı düşmanı biri olarak okumaya devam ettim…

Diyordu ki ; “ bunları düşündüğünüzde dünyada ki yerinizi,

dünyayı terk ettiğinizde oluşacak boşluğu,

sevdikleriniz ve sizi sevenler için öneminizi anlayacaksınız…

Özellikle insanların sizin için neler söyleyeceklerini,

onlar için ne ifade ettiğinizi hissetmeye çalışın…

O ondan geriye dönüş şansı olmadığını, hayat denen kredinin bittiğini

ve onlarla yanıt verme şansı olmadığınızı düşünün…

Tekrar sarılma, bir kez daha öpme ihtimalinizin bittiğini

Hissedin…

Dünyada ki, küslüklerin, ayrılıkların, kavgaların yanında bu acının ve geri

dönülmezliğin korkunç çaresizliğini yaşayın…

Bırakın canınız yansın,

Bırakın alevler içinde kavrulsun tüm ruhunuz…

Orada, “ O Musalla Taşında Düşünün Kendinizi “ …
Seyredin şu an çevrenizde olanların yüz ifadelerini…

Akıllardan ve yüreklerden geçen

Cümleleri hayal edin…

Kitaba devam etmeden bıraktım kenara ve

gözlerimi kapatıp aynen düşünmeye başladım…

Annemi, babamı, kardeşlerimi, ve diğer tüm çevremi oturttum
tek tek cenaze törenimde ki yerlerine…

Birer birer yerleştirdim tabutumun çevresine hepsini…

Hayatımda çok nadir bu kadar canım yanmıştı…

Görüyordum işte “ oğlummm… “ diye ağlayan biricik annemi…

Annem kucağında “ ağlayan emanetimle “ ayakta durmaya

çalışıyordu per perişan…

Koca çınar babam, belli belirsiz dualar okuyordu,

o gözümden hala gitmeyen vakur bakışlarıyla…

Annem, ciğerinden bir parça canlı canlı koparılmış gibi

hem içine hem dışına akıtıyordu gözyaşlarını…

Kardeşlerim, akrabalarım

“ çok erken gitti, doyamadı oğluna… ”

diyordu acıyan ses tonlarıyla…

Ve dostlarım… Onlar da şaşkındı…

Bazısı “ daha dün birlikteydik, nasıl olur… “ diyordu…

Bunları seyredip onlara “ hayır ölmedim, buradayım… “

demek istedim hayal olduğunu unutup …

Sonra anladım yazarın ne demek istediğini daha devamını okumadan

kitabın…

Farkındalık önemli bir kavramdır psikolejide…

Belki de hiç akılımıza gelmeyen ve gelmeyecek bir farkındalığı

göstermek istemişti yazar…

Kitabı okumaya ne gücüm kalmıştı, ne de isteğim…

Almam gereken dersi ve mesajı almıştım…

Şimdi ne kitabın adını ne de yazarı hatırlayamıyorum…

Şu an bunları yazarken bile kötü oldum…

Bu olayda tek farkındalık da yok üstelik…

Biraz kendime geldikten sonra devam ettim

hayatımın en zor hayaline…

Sırada çevremdekilerin ölümümün akabinde

neler söyleyecekleri vardı…

Usulen ve nezaketen söylenenlerin dışında…

Onlarda bıraktığım izleri,

yaşananları ve yaşanamayanları elden geçirerek

ben konuşturacaktım hayalimde…

İçlerini okuyacaktım, senaryo bana ait olarak…

Yaşarken neler yazmıştım, ölümümle neler okuyacaktım…

Gerçek duygularıydı ulaşmaya çalıştığım, ölüm acısının etkisiyle

girilen mod, değildi, deşifre etmem gereken metin…

Canım annem, söyleyecek çok şeyi vardı aslında…

Özleyecekti, yokluğumu hissedecekti…
Ağlayacaktı aklına geldikçe…

Oglum.. Belki ölümün ne anlama geldiğini hissedecek yasa gelinceye kadar
Sıradan bir üzüntünün ötesine geçecekti duyguları…

Ama hayal bu ya, 18 – 20 yaşına getirdim 2 saniyede oğlumu..

“ hayal – meyal hatırlıyorum be bana seni “

Keşke şimdi yaşıyor olsaydın ve erkek erkeğe
sohbet etseydik seninle…
Diyerek canı yanacak bir köşede…

Sevgilim.. Benim birtanecik aşkım, karım..
Nasıl dayanır bensizliğe ? …
O ki, benim için her şeyini feda edip koşmuştu bana…

Hayatının ilk adımı şimdi kara toprak olcaktı…
Bir daha “ Seni Seviyorum “ diyemeyecekti…

Bir daha hevesle açamayacaktı çalan kapıyı…

Ve her gelen gece bensizliğe haykıracaktı yüzüne…
Her sabahta bensiz başlayacaktı koca gün…

Babam – Annem, o bugüne kadar evlat olarak mutlu edecek hiç bir şey yapamamanın acısıyla kahrolduğum
güzel insanlar…

Helaldi şüphesiz hakları…
Bilerek hiç kırmamıştım onları…

Üzerine titredikleri evlatları onlardan önce
göçmüştü işte önlerinde ve dualarına muhtaçtım…
Kaç anne ve babanın çekebileceği bir acıydı ki
evladının cenazesinde bulunmak…
Herhalde insanın uzun yaşadığı üzüldüğü
nadir insanlardan olsa gerek…

Diğerlerine geçmiyorum…

Bu yazıyı yazıp şu an sizlerle paylaştığıma göre
“ diğerlerine “ artık sizde dahilsiniz…
Düşünün, bir gün mail ulaşıyor mail – cboxunuza “ ölmüş “ diye…
sizler kim bilir neler düşünür ve yazardınız…
Annem şu an yanımda ağlıyor, sanki gerçekmiş gibi…

Oysa ki yazarın amacı “ Yaşamanın ve hala nefes alıyor
olmanın kıymetini “ göstermekti..
Benimde öyle…
Lafı çok uzattım farkındayım…

Ama dediğimiz çözümü zor süreç 2 satırla özetlenemeyecek kadar
girintili çıkıntılı…

Ben o gün kurduğum hayalle
Canımın tüm yanmasına rağmen

YENİDEN DOĞDUM…

Bilgisayar diliyle “ format attım hayatıma “ …
Sahip olduklarımın farkına vardım ve hala nefes
alıyor olduğum için şükrettim…
Gözlerimi açtığım anda kötü ve acı sahne bitmiş,
oyun perde demişti…

Peki ya hayal değil de, gerçek olsaydı ve perde
Bir daha açılmayacak üzere kapansaydı…İşte bu final bu yazıyı buraya kadar okumanıza değmiş olmalı

Belki gerildiniz, kötü oldunuz ama devamını
Getirirseniz buna değer bence…

Belki bu akşam melankoliğim ve biraz abartmış olabilirim…
Hani bizde insanız ya ondandır belki…

Bence bu yazıyı sadece okuyarak bırakmayın…
Lütfen arada bir,
Buradan aldıklarınızı tartın,
Düşünün ve hayatınızı gözden geçirin…

Ölümün kime ne zaman geleceğini
Yüce ALLAH ‘ tan başka bilen yok…
İşte bu yüzden hazır yaşıyorken ve nefes alıyorken
Yapabileceklerinizi yapın,
Ertelemeyin…

Bilerek – bilmeyerek kırdığınız
Kalpleri tamir edin…
Sizi sevenleri ve sevdiklerinize
daha fazla zaman ayrırın…
Ve en önemlisi ;

Verdiği – Vermediği
Aldığı – Almadığı her şey için

Tekrar tekrar şükredin
Yüceler yücesi YARADAN ‘ A…

Can DÜNDAR

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Sayfa başına git