No-Frost Buzdolabı Kocalar /Mehtap KAYAOĞLU
…………………………….
“…görmelisiniz Mehtap Hanım…! No-frost buzdolabı gibidir benim kocam…”
Gözleri yaşlarla dolu, elinde mendil iki göz iki çeşme bir bayan
danışanımdı bu sözleri söyleyen.
“Hay Allah…” dedim içimden. O kadar üzgün ve bitkin görünüyordu ki…
Otuz iki yaşında, 14 yıllık evli ve üç çocuk annesiydi. Ağlamaktan
şişmiş gözleri ve elindeki mendille çekiştirdiği burnuna rağmen çok
şirin görünen bir hanımefendiydi. Ve eşi için dile getirdiği ilginç
tanımlama sırasında yüzünde tatlı bir tebessüm oluşmuştu.
Gözyaşlarına rağmen, bakışlarından süzülen gülümsemeyi fark edince
esprili bir şeyler söylemek geldi içimden…
Ama önce: “Anlıyorum… sizin için zor olmalı…” diyebildim ancak.
“Evet…” dedi… “…zor olmaz mı? ne olur be adam bir gün olsun teşekkür
et yaptıklarım için… bir gün olsun güzel bir söz söyle. Seni seviyorum
de… bişey söyle… hiçbir Allah’ın günü elinde çiçek görmedim. Lütfen
söyleyin Mehtap Hanım… Allah rızası için söyleyin… Ben çiçek hak
edecek bir bayan değil miyim yoksa? Siz uzmansınız bilirsiniz. Ben çok
kötü bir kadın mıyım da bir gece bile eline buket almadan eve
geliyor…”
“…yo neden öyle olsun…! Da…en azından eve geliyor bari… Değil mi?
başka yerlere de gidebilirdi…” dedim bayana espri yaptığımı
anlatırcasına göz kırparak… Gülmeye başladı. Az önceki gözyaşlarının
yerini, odanın içini dolduran kahkahalar aldı.
“…ya sormayın. Öyle ya eve gelmese ne yapardım değil mi?” diye göz
kırparak cevap verdi.
“Sizin için ne yapmasını isterdiniz? Ne yapmış olsaydı, kendinizi
değerli hissedecektiniz?” diye sordum daha ciddi bir tavırla.
“Akşamları benimle sohbet etsin. Birlikte bir yerlere gidelim. El ele
tutuşup yürüyelim. Eve gelirken çiçek alsın. Yemek yedikten sonra
‘ellerine sağlık’ gibi şeyler söylesin. Derdini açsın bana. Hiçbir
şeyini anlatmamasına sinir oluyorum. Hiçbir şey anlatmadığı gibi benim
dertlerimi de dinlemiyor. Anlatmaya çalıştığımda da ‘aman sen de yaa…
amma da takıyorsun kafayı böyle şeylere… takma… üzülme… bunlar kafa
takılacak şeyler değil, basit meseleler…’ diyor. Deli oluyorum.
Romantik olmasını istiyorum. Sürprizler yapmasını istiyorum. Heyecan
dolu şeyler yaşamak istiyorum onunla”
“Filmlerdeki gibi…?”
“Evet evet… filmlerdeki gibi…”
…
Şu Seymen ağa başımıza dert oldu bence sevgili okurlar… Seymen ağa,
Seyhan ağa, Baran ağa…vs. ya da Selim Arhan… hepsi ama hepsi
bayanların hayallerini süslediler. Bir yanı aksi, diğer yanı “beni
keşfet” modundaki bu erkekler, birlikte oldukları bayanlara rolleri
gereği inanılmaz güzellikler yaptılar. Onlar rol yapıp paralarını
kazana dursun, olan da bizim geleneksel Türk erkeklerimize oldu!
Aniden ve hiç beklemedikleri bir yükün altına girdiler bir anda. Hatta
bu yükü taşımak veya sahiplenmek gibi bir dertleri de yokken.
…
“Ama onlar film…” dedim. “Olsun, ne olacak! Öğrensin… Sürekli
televizyon izliyor zaten.” dedi.
“Aman aman dikkat… eşiniz iyi bir tv izleyicisiyse, maazallah televole
tarzı programlarda bu kişilerin gerçek hayatlarında, birlikte
oldukları bayanları nasıl da incittiklerine şahit olup, bu gibi
durumları öğreniyor da olabilir J” dedim gülerek.
“yaa evet… doğru valla… bu hiç aklıma gelmemişti.” Dedi kahkaha
atarak. Ve ekledi: “…ya ne demek istediğinizi anladım galiba.
Eşlerimizden yapamayacakları şeyleri bekleyip duruyoruz. Sonra da
yapmıyorlar diye kafalarına kakıyoruz. Sanırım bunu söylemek istediniz
bana.”
Evet anlamına gelecek şekilde başımla bir işaret yaptım. Devam etti.
“Ya en azından dertlerini paylaşsın benimle. Anlatsın bana. Ben
anlatıyorum kafama takılan şeyleri… o anlatmıyor…”
“Kafasına bir şey takılıyor mu ki anlatsın… anlatması için öncelikle
herhangi bir şeylere takılması gerekmez mi?”
“…nasıl yani? Takılmaz mı?”
“Biz bayanların taktığı gibi erkekler her şeyi kafalarına takmazlar
ki. Fıtratları müsait değil. Biz hanımlar, duygusal yapımız gereği
bazı meseleleri içimizde fazlaca taşırken, erkekler yapısal
bütünlükleri gereği sıkıntı ve zorlukları daha kolay atlatabiliyorlar.
Ölüm anlarını bile düşünün. Ölümün yaşandığı yerlerde bayanlar uzun
zaman yas tutarken, erkeklerin toparlanma süreci daha hızlıdır. Yani
siz eşinize kızıp, size bir şeyler anlatmadığı için gücenirken; o
aslında sizin sandığınız gibi içine sorunları atıp, saklayıp, size
anlatmamazlık yapmıyordur ki. Hatta biz bayanların bazı konulardaki
hassasiyetimizi anlamakta zorlanırlar bu nedenle. Eşinin, annesinin,
kız kardeşinin, kız arkadaşının yanında olması ve ona yeterince destek
olması için, onların da bayanların duygusal yapıları hakkında az buçuk
fikir sahibi olması gerekir.”
“Aaa.. bu çok ilginç. Hiç böyle düşünmemiştim. Ben her şeye takıyorum
ya. İnce fikirliyim biraz. Ve içimden atamıyorum. Birine anlatmadan da
rahat edemiyorum. O benim gibi değil bu durumda. Onun için anlatmıyor.
Takıp büyütmediği için.”
“evet… tam olarak böyle…”
“Eeee bu durumda aklıma şöyle bir şey geldi. Takma üzülme dediğinde
sinir oluyordum ya… bana gıcıklık yaptığını sanıyordum. Benim
duygularımı bilmediği için aslında kendi çapında yardım ediyor değil
mi?”
“Garip ama… aslında evet… yani üzülme, takma derken, kendi iç
dünyasında gerçekleştirdiği çözümü size sunuyor bence. Buradaki temel
sorun, eşinizin sizin anladığınız dilden sizinle paylaşamıyor olması…
yani sizinle hiçbir şey paylaşmıyor olması değil. Yardımcı oluyor. Ama
sizin duygusal alanınıza yeterince girerek değil, kendi durduğu yerden
yardımcı oluyor. Onun yaptıkları size yetmeyip siz ‘Ahh ahh ne biçim
bir adam bu böyle. Bana hiç yardımcı olmuyor. Ne kalpsiz biri.’ Diye
düşünüp ağlarken; eşiniz de “Allah Allah… ne yaparsam yapayım eşime
bir türlü yaranamıyorum. Takma diyorum olmuyor, üzülme diyorum
olmuyor. Daha ne söyleyeyim ben bu kadına…’ diye hayretler içinde bile
kalıyordur J”
“Vallahi böyle söylüyor… sanki bizim evdeymiş gibi bildiniz Mehtap
Hanım. Ay çok âlemsiniz valla…”
…
Alem olan tek başıma ben değilim aslında. Erkekler de bir alem. Onlar
soğuk davranıyor. Arkalarından evliliği kurtarmak ve güzelleştirmek
için çabayı ben sarfediyorum.
Yazıdan çıkacak ana fikir nedir diye soracak olursanız, no-frost
kocalar(!) ve koca adayları(!) için hemen sıralayalım:
Eşiniz size üzüldüğü bir şeyleri anlatırken, “takma kafanı…
üzülmeye değmez…” gibi sözler sarfetmeyin. Bunun yerine aslında aynı
anlama gelecek; ama eşinizin duygusal dünyasına daha iyi oturan ve onu
anladığınızı daha iyi gösteren şu ifadeyi kullanın. “Seni anlıyorum.
Kimbilir ne kadar üzülmüşsündür o anda. Senin yerinde kim olsa
üzülürdü… hay Allah ben de çok üzüldüm. Umarım/inşallah işler yoluna
girer. Canım karıcığım benim, üzülme ne olur, seni üzgün görmeye
dayanamıyorum.”
Kadınların son dönemlerde, eşlerinin eve bir buket çiçekle
gelmesine takmalarının temel nedeni; -bence- eşlerin “çiçek gibi
kocalar” olmamasından kaynaklanıyor. Anadolu’da bir tabir vardır.
“Buğday ekmeğin yoksa, buğday dilin de mi yok!” diye. Ağzından güzel
sözler çıkan, konuştuğunda kelimeleriyle ortama sıcacık duygular salan
beyler olsanız, zaten çiçekçileri zengin etmenize gerek kalmaz ki! Ama
sözler diken gibi olunca, sizler –belki de haklı olarak günün yoğun
stresi ve yorgunluğuyla eve gelip- ortalıkta asık suratla
gezdiğinizde, bayanlarda ilişkiyi yumuşatacak ve kendilerini iyi
hissedecek “dış nesnelere” ihtiyaç hissetmeye başlıyorlar. Çiçek gibi…
mücevher gibi… hediye gibi… oysa annemle babamdan biliyorum. Çok iyi
anlaşıyorlar. Babamı hayatım boyunca bir kez bile anneme çiçek
almışken görmedim. Ne çiçeği? Hediye bile almadı! Ama o kadar çok
iltifat edip o kadar çok şımartıyor(!) ki… anneme sorsanız, “Evlilikte
çiçek?”… “Çok gereksiz” diye cevap verir. Çiçek gibi kocası var
zaten…!
Bazı konu ve sorunları eşlerinizle paylaşmıyorsanız…
paylaşamıyorsanız… anlatamıyorsanız… anlatma lüzumu görmüyorsanız…
anlatıp da ne yapacağım canım ne gerek var diyorsanız…vs. her şeye
rağmen bu durumu eşinizin anlamasını sağlayın. En kötü şartlarda tatlı
diliniz devreye girsin. “Sen ne kadar güzel anlatıyorsun her şeyi. Ben
senin gibi aklımda tutamıyorum/anlatamıyorum/anlatmayı beceremiyorum.
Demek ki bu da bayanlara özgü bir yetenek! Ee biz erkeklere
benzemiyorsunuz bu konuda.” Gibi bir konuşma, eşinizi oldukça
yumuşatacak ve sizin ondan bir şeyler gizlediğiniz duygusundan
sıyrılmasına neden olacaktır.
· Sofradan kalkarken mümkün olduğunca “Eline sağlık… Teşekkür
eerim karıcığım…” gibi sözler söylemeyi ihmal etmeyin.
· Dolaptan temiz gömlek aldığınızda, evin temizlendiğini
gördüğünüzde onları onura edin. Zaten her zaman yaptıkları iş ve bir
yerden sonra angaryaya dönüyor. Birileri teşekkür edip, yapılan işi
tebrik edince inanılmaz derecede mutlu oluyorlar. Ee bence bu kadarcık
desteği de hakediyorlar.
bu yazı beni çok rahatlattı.ben de kocam için aynı şeyleri düşünüyorum.çok fazla beklentiye giriyoruz galiba.bu beklentilri nasıl yokedicez sorun orda.mehtap hanımımın terapilerinden geçmeyi çok istiyorum ama tek başına olmuyor.sevgiler.
Merhabalar;
öncelikle güzel paylaşımlarınız ve emeğiniz için tşk ederim. yazıların hemen hemen hepsini okudum. faydalandım da. ancak bu yazıda anlatılan sıkıntıları bir erkek olarak ben yaşıyorum. evliliğimin ilk zamanlarından itibaren eşime karşı iyi bir eş olmak için çaba sarfettim. nasıl daha iyi bir eş olabilirim diye okudum araştırdım, ki hala devam ediyorum. çiçek almaktan sürprizlere kadar herşeyi yaptım. zaten iltifatı dilimden düşürmüyorum, eşimin evimiz ve çocuklarımız için yaptığı fedakarlıkları yorgunluğunu her zaman takdir ettim. ancak bunun karşılığında aynı şeyleri eşimde göremedim. en güzel sürprizde bile candan bir teşekkür edilmedi. bir erkek olarak takdir edilme, beğenilme gibi duyguları yaşayamadım. sonuçta biz erkeklerinde kadınlar gibi bir kalbi var. söz konusu duygu his olunca bunlar sadece kadınlarda var zannediliyor. ancak yazıda anlatılanlardan muzdarip erkeklerde var. sonuçta biz erkekler de aynen kadınlar gibi takdir edilmeyi, sahiplenilmeyi, anlaşılmayı bekliyoruz. Eşi ve çocukları tarafından sevilen, saygı duyulan, takdir edilen, yaptığı fedakarlığın farkına varılan, beğenilen, duyguları dikkate alınan erkekler daha mutlu olurlar tabii bu da ailesine yansır. Bu konuda erkeklerden ne bekleniyorsa kadınlarda aynısını yapmalılar. Yaptığı yemekten dolayı eşinden teşekkür bekleyen bir kadın bakalım aynı şeyi kocasına karşı yapabiliyormu. Kadınların erkek psikolojisini anlayıp ona göre davranmasına yardımcı olacak bir yazı bekliyoruz uzmanlardan. Amacım kadınları eleştirmek değil benim durumumda olanlara ya da olması muhtemel kişilerin eşlerine eş adaylarına yol göstermek. Emeğiniz için tekrardan teşekkür eder çalışmalarınızda başarılar dilerim…
Allah kolaylık versin Ali bey ..Evlilik sabır işi, eşler birbirini olduğu gibi kabullenmeli tek çözüm bu zannediyorum..İletişim de bir o kadar önemli ,kendinizi ifade ederseniz mutlaka dikkate alınacaktır. İnsanlar bazen farkında olmuyorlar yaptıklarının .Kırmadan ,suçlamadan ,sen böylesin şeklinde değilde ,benim beklentilerim bunlar tarzında uygun bir lisanla konuşmak faydalı olabilir.