Çocuklarda okul korkusu

Çocuklarda okul korkusu
20 Ağustos 2009 tarihinde eklendi, 4.829 kez okundu.


FIRSAT BULURSAM, okulların açıldığı ilk günü bir okula gider, okula yeni başlayan çocukları ve anne babalarını izlerim. Eğer dikkat etmişseniz, hemen her okulda anneler çoğunluktadır. Neden acaba? Babalar işe gitmek zorunda olduğu için mi? Ya da çocuk eğitimiyle daha çok anneler ilgilendiği için mi? Bu sorulara “evet” cevabı verilebilir ve belki bir bakıma doğrudur da. Ancak okul korkusunu açıklamaya yetmez. Siz hiç okulun ilk günü babalarıyla gelen çocukların ağladığını, huysuzluk yaptığını, babalarının elinden tutup bırakmadığını gördünüz mü? Ama korku dolu gözlerle annelerinin eteğine yapışıp bırakmayan, göz yaşları içinde “ne olur anneciğim beni bırakma” diye yalvaran çocukları çok görmüşsünüzdür.

Okul korkusu olan çocuklar genelde anneye bağımlı hale gelmiş, kendilerine güveni olmayan, anneleri yanında değilken kendilerini aciz ve yalnız hisseden, aşırı koruma ile büyütülmüş, kendi başlarına tuvalet ihtiyaçlarını dahi gideremeyen çocuklardır. Anneleri de bu çocukların tek başına yapamayacaklarını ve okula kolay alışamayacaklarını bildikleri için okulun ilk günü çocuklarından daha gergin ve heyecanlıdırlar. Aslında çocuklar daha okula gelmeden önce korku belirtileri göstermeye başlamıştır. Her çocuk, korunma içgüdüsüyle, yabancı şeylerden uzak durur, kendisini anne ve babasının yanında daha güvende hisseder. Ancak zamanla o şeye alıştıkça tehlikeli olmadığını anlar ve korkusu gittikçe azalır. Bu sebeple daha önce okulla hiç tanışmamış olan bir çocuğun ilk günlerde geçici tedirginlik yaşaması normal sayılmalı, okul korkusu ile karıştırılmamalıdır.


OKULKORKUSUNUN

SEBEBVEBELİRTİLERİ

Okul korkusu olan çocuklar bile bazen okula hevesle hazırlanır. Ayakkabı, forma, çanta, kitap gibi okul malzemesi almaya giderken sevinçlidir. Eve gelir gelmez okul kıyafetlerini giyer, çantalarını hazırlar, okula gider gibi bir odadan diğerine yürür. Anne baba onu böyle hevesli gördükçe sevinir. Ancak okul günü gelip çattığında işler değişir. “Okula gitmek istemiyorum,” diye tutturur. Aslında bu çocuklar okuldan değil, anneden ayrı kalmaktan korkmaktadır. Temel sorun anneye olan aşırı bağımlılıktır. Bu çocukların sabahları okula hazırlanması problem olur. Üstünü giyinmede, çantasını hazırlamada yavaş davranır. Kahvaltı yapmaya nazlanır. “Karnım ağrıyor, başım ağrıyor” diyerek hastalık bahaneleri uydurur. Okula gitmeye zorlandığı zaman duyduğu büyük sıkıntı yüzünden gerçekten karnı veya başı ağrıyabilir.

Bazen anne baba farkında olmadan, uyarma niyetiyle, okul hakkında olumsuz şeyler söyleyerek çocuğu korkuturlar: “Sakın biz gelmeden okulun kapısından dışarı çıkma. Yabancılarla konuşma. Kötü niyetli insanlar seni kaçırıp zarar verebilir. Tanımadığın biri elinden tutup götürmek isterse sesinin çıktığı kadar bağır.” Okulla tehdit edilen yaramaz çocuklar da okuldan korkabilir: “Seni ancak okul adam edebilir. Okulda yaramazlık yap da başına neler gelirmiş gör. Öğretmenden her gün dayak yersin.” Daha önce okulla hiç tanışmamış olan çocuklar bu sözlerin etkisinde kalarak okul korkusu geliştirebilir.

Kreş ve ana okuluna başlayan küçük çocuklarda daha ağır korkular görülebilir. Anne veya baba kreşe bırakır bırakmaz ağlamaya başlar. Annesi yanında iken oyun oynayabilir, ama bir gözü devamlı annesindedir. Anneyi yanında göremeyince paniğe kapılır. Ağlar, bağırır, teskin etmek için yanına gelen öğretmenlerden kaçar, eline verilen oyuncağı yere atar. Çocuğu kreşe veya ana okuluna alıştırmak için haftada iki yarım gün küçük ziyaretlerle başlamak daha doğru olur. Çocuk oyuna, buradaki arkadaşlarına ve öğretmenlere alıştıkça kreşi özlemeye ve istemeye başlar. Sonra haftalık gün sayısı yavaş yavaş artırılır. Süre uzadıkça çocuğun anneyi özlemesi, ara sıra ağlaması ve anneyi istemesi normal sayılır. Tecrübeli kreş ve ana okulu öğretmenleri çocuğun dikkatini oyuna çekmeyi ve anneden ayrı kalma sıkıntısını unutturmayı bilen kimselerdir. Kreş öğretmenleriyle ve danışmanla işbirliği yapılarak çocuğun kreşe veya ana okuluna alışması sağlanabilir.

ÇOCUĞA NASILDAVRANMALI?

Daha ilk günden hiç okul korkusu yaşamayan çocuklar vardır. Bazı çocuklar anne ve babanın olumlu desteği ile okul korkusunu çabuk atlatır. Kimi çocuklar da kırılgan ve hassas bir yapıya sahiptir. Yanında korkan ve ağlayan bir çocuk gördüğünde, korkulacak bir durum olduğunu hisseder, paniğe kapılır ve ağlamaya başlar. Okul korkusu ile ailenin tutumu arasında büyük bir paralellik olduğunu bilmemiz gerekir. Okul korkusunun sadece çocuktan kaynaklandığını düşünen bir anne baba olaya doğru yaklaşamaz. Çocuğu korkutarak, tehdit ederek, suçlayarak, alay ederek, aşağılayıcı sözler söyleyerek problemin çözümünü zorlaştırır.

İlkokula başlamadan önce kreş ve ana okuluna gitmiş olan çocuklarda okul korkusuna pek rastlanmaz. Çünkü okul atmosferine yabancı değildirler. Okulun pek korkulacak bir yer olmadığını, yeni arkadaşlarla ve öğretmenlerle tanışacaklarını düşünürler. Kreş ve ana okulu tecrübesi olmayan bir çocuğu okul günü gelmeden bilgilendirmek gerekir. Okullar açılmadan aylar önce artık okula başlama yaşının geldiğini, okulun nasıl bir yer olduğunu, burada okuma yazma öğreneceğini, okuma yazma bilmenin insana ne gibi faydalar sağladığını, öğretmenin anne ve babadan daha bilgili olduğunu ve ona yeni şeyler öğreteceğini, burada yeni arkadaşlar edineceğini, okulun bahçesinde oyunlar oynayacağını, kendi okul günlerinden tatlı hatıralar anlatarak çocuğa okulu sevdirmelidir. İkinci aşamada gideceği okulu göstermeli; sınıflarını, spor salonunu, kütüphanesini, laboratuarını, yemek salonunu gezdirmeli; açıklamalarda bulunmalıdır.

Anneye bağımlılıktan kaynaklanan ağır okul korkularını yenmede bir psikologdan yardım almakta fayda vardır. Psikolog, çocuğa öz güven kazandıracak terapiler yaparken anneye de tutumunu değiştirmesi için bir dizi tavsiyede bulunacaktır. Her çocuk, okul korkusunu doğrudan ifade edecek beceriye ve cesarete sahip değildir. Okula gitmemek için değişik bahaneler uydurur. Bu bahaneler çoğu zaman anne ve babanın zaafına uyar. Köpekle veya yabancılarla korkutulmuş bir çocuk, okul yolunda kendisine bir köpeğin saldırdığını veya yabancı birinin kendisini kaçırmaya çalıştığını söyleyerek okula gitmeme isteğini haklı göstermeye çalışır. Daha önce hastalık geçirmiş, sağlığı üzerinde titizlikle durulan bir çocuk karnı ağrıdığını veya üşüttüğünü söyleyerek sabah yataktan kalkmak istemez.

Anne babalar, okula gitmeme bahanelerinin arkasında muhtemel bir okul korkusu olduğunu düşünmeli, kendisini çocuğun yerine koyarak kaygı ve endişelerini anlamaya çalışmalıdır. Kesinlikle çocuğu suçlayıcı, alaya alıcı, başka çocuklarla kıyaslayıcı bir dil kullanmamalıdır. Bazı anne babalar, çocuğun okula gitmek istemeyişini şımarıklık, ilgi çekme, anne babayı kızdırma olarak yanlış yorumlayarak baskı uygulamakta ve çözümü zorlaştırmaktadır.

Eğer çocuk okula gitmemekte direniyor, okula götürdüğünüzde burada kalamıyorsa ve kendi çabalarınız da sonuç vermiyorsa; problemi aile, öğretmen ve psikolog üçgeni içinde çözülmesi gereken bir davranış bozukluğu olarak değerlendirmeniz gerekir.

Çocuğumu

Ana Okuluna Göndeyim mi?

Çocuğun sosyalleşmesinde ana okulunun büyük katkısı olacaktır. Çocuk orada arkadaş edinecek, oyun ihtiyacını giderecek, paylaşmayı, iş bölümünü ve kurallara göre hareket etmeyi öğrenecektir. Seçeceğiniz ana okulu güvenilir, iyi insanların elinde ve denetime açık bir okul olması gerekir. Önce çocuğunuzu vereceğiniz ana okulunu gidip kendiniz görün. İçiniz rahat ederse, ikinci seferde çocuğunuzla birlikte gidin, ona okulun her tarafını gezdirin. Öğrencileri oyun ve ders sırasında izlesin. Öğretmenleriyle ve idarecilerle tanıştırın, sonra çocuğunuza bu okula gelmeyi isteyip istemediğini sorun. Çocuğun okulu sevmesi ve istemesi çok önemli. Eğer ona danışmadan okula götürüp yazdırırsanız, çocuk kendisini sevmediğiniz veya yaramazlıklarından bıktığınız için evden uzaklaştırdığınızı zannedebilir.

Küçük çocukların birbirlerine

“seni seviyorum,

seninle evleneceğim” gibi sözler söylemesi normal midir?

Çocukların birbirlerine, “seni seviyorum, seninle evleneceğim” demesinde telaş edecek bir durum yok. Babaya düşkün bazı küçük kız çocukları, sevgilerini ifade etmek için, “ben büyüdüğüm zaman babamla evleneceğim” demekte, kimi zaman babanın anneye gösterdiği yakınlığı kıskanmaktadır. Bunlar çocuk gelişiminde normal ve geçici şeylerdir. Çocuk bunları söylerken cinsel bir amacı yoktur. Anne baba olaya yetişkin gözüyle baktığı için bu ifadelerin duygusal ve ruhsal sağlık açısından sakıncalı olduğunu zanneder. Çocuğa bu türlü sözler söylemenin ayıp olduğunu, bir daha söylememesini telkin eder. Çocuğun amacı cinsel olmadığı için, sevgisini ifade etmenin neden ayıp sayıldığını anlayamaz. Ondan sonra duygularını anne babadan saklamaya başlar. Bu da çocuğun cinsel sağlık gelişimi açısından sakıncalıdır.

Çocuğa bu sözleri nereden duyduğu, yumuşak ve dostça bir ses tonuyla, sorulabilir. Eğer çocuk bu sözleri televizyonda yetişkinlere ait cinsel içerikli bir film izledikten sonra etkisinde kalarak söylemiş ise, o zaman sevginin birçok çeşidi olduğunu (çocuk sevgisi, anne sevgisi, baba sevgisi, arkadaş sevgisi, kardeş sevgisi, vatan sevgisi, karı-koca sevgisi, vb.) açıklamanız gerekir. Bu açıklamadan sonra ancak büyüklerin “seninle evlenmek istiyorum” dediğini, küçüklerin evlenmek için büyümeleri gerektiğini söyleyebilirsiniz. Çocuk bu açıklamadan sonra suçluluk duygusuna kapılmadan ve utanç duymadan bilgilenmiş olacaktır.

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Sayfa başına git